Haber Sayfası Banner Görseli

Haberler

  • Temmuz 19, 2024 Burkina Faso'daki FETÖ okulları Türkiye Maarif Vakfına devredildi

    Batı Afrika ülkesi Burkina Faso’daki Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) iltisaklı üç kampüs, Türkiye Maarif Vakfına devredildi.15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü yıl dönümünde Burkina Faso’daki FETÖ iltisaklı üç kampüsün vakfa devri yapıldı.Burkina Faso, 3 Temmuz'da aldığı kararla FETÖ iltisaklı eğitim kurumlarının devletleştirilmesine ve Türkiye Maarif Vakfına devredilmesine karar verirken ülkeye giden Türkiye Maarif Vakfı heyeti, Burkina Faso makamlarıyla her konuda anlaşmaya vardı.15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü vesilesiyle düzenlenen törende, Türkiye’nin Vagadugu Büyükelçisi Nilgün Erdem Arı, Türkiye Maarif Vakfının bu okulları devralmasının, iki ülke ilişkilerini güçlendireceğini belirtti.Büyükelçi Nilgün Erdem Arı, "Türkiye Maarif Vakfı, Afrika’nın birçok ülkesinde başarılı eğitim faaliyetleri yürütmektedir. Okulların devir süreci tamamlandığında okulların yeni eğitim yılında arzu edilen seviyede faaliyetlerine başlayabilmesi için gereken tüm tedbirler alınacaktır." dedi.Törenin ardından devir sözleşmesini imzalamak üzere Burkina Faso Dışişleri Bakanlığına geçen Türkiye Maarif Vakfı heyeti, burada Burkina Faso Dışişleri Bakanı Karamoko Jean Marie Traore ve Milli Eğitim Bakanı Jacques Sosthene Dingara ile görüştü.Dışişleri Bakanı Traore, Türkiye ile Burkina Faso arasındaki ilişkilerin güçlenmesinin, ülkesinin insani krizlerinin aşılmasına katkıda bulunacağını ifade etti. Eğitim Bakanı Dingara da Türkiye Maarif Vakfının Burkina Faso’daki faaliyetlerinden memnuniyet duyduğunu belirtti.23 ülkede okullar devredildiTürkiye Maarif Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Mahmut Özdil, FETÖ iltisaklı okulların devrinin "15 Temmuz darbe girişiminin yıl dönümüne denk gelmesinin anlamlı olduğunu vurgulayarak" vakfın bugün itibarıyla 54 ülkede 500'ü aşkın eğitim kurumu ile 53 binden fazla öğrenciye hizmet verdiğini, Burkina Faso ile 23 ülkede FETÖ iltisaklı okulları devraldığını açıkladı. Türkiye Maarif Vakfı, 2024-2025 eğitim yılından itibaren Burkina Faso’daki üç okulun idari ve akademik yönetimini üstlenecek. Okullarda Türkçe derslerinin de başlayacağı belirtildi. Türkiye Maarif Vakfı Burkina Faso Ülke Temsilcisi Mustafa Uçmaz, okulların fiziki durumlarının iyileştirilmesi ve akademik başarılarının artırılması için gerekli çalışmaların yapıldığını ifade etti.Burkina Faso’da ilkokul çağındaki çocukların yüzde 48,1’inin, ortaokul çağındaki çocukların yüzde 57’sinin ve lise çağındaki gençlerin yüzde 81,4’ünün eğitime erişim imkanı bulamıyor, Nüfusunun yüzde 65’i 25 yaşın altında olan ülkede, Türkiye Maarif Vakfının bu okulları devralması nüfusunun yarısına yakınının okur yazar olmadığı ülkedeki eğitim imkanlarının iyileştirilmesine önemli katkı sağlayacak.Burkina Faso’daki FETÖ okulları, başkent Vagadugu ve ülkenin "ekonomik başkenti" Bobo-Dioulasso’da bulunuyordu. Bu adımla, FETÖ’nün eğitim alanındaki etkisinin sona erdirilmesi sağlanarak iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir sayfa açılmış olacak....

  • Haziran 19, 2023 Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin: “Maarif davası, unvanlardan ve makamlardan bağımsız olarak Türkiye'nin bir davasıdır.”

    Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin ve beraberindeki heyet, Türkiye Maarif Vakfını ziyaret etti. Vakfın faaliyetleri hakkında yapılan fikir alışverişinin sonrasında Bakan Tekin; Mütevelli Heyeti, Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu ve Vakıf çalışanlarıyla bir araya geldiProgramda Prof. Dr. Yusuf Tekin’den önce söz alan Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün, bugünün özel bir gün olduğunu dile getirerek, “Vakfımızın kuruluş aşamasında Sayın Bakanımızın büyük emekleri var. Türkiye’nin Maarif davasına hem içeride hem dışarıda neden ihtiyaç duyulduğunu en iyi Sayın Bakanımız biliyor. Atanmasından çok kısa bir süre sonra zaman ayırıp ilk önce Maarif Vakfımızı ziyaret etmesinden dolayı kendisine hassaten teşekkür ediyorum.” ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Akgün, Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin’e Türkiye Maarif Vakfına verdiği desteklerden ötürü teşekkürlerini iletti. Prof. Dr. Birol Akgün’ün ardından Vakıf çalışanlarına hitap eden Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin, “Türkiye Maarif Vakfı, Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığının yurt dışındaki yüzü olmak üzere tasarlanmıştır. Bakanlıkla Vakıf arasındaki koordinasyon hiçbir kesintiye uğramadan devam etmelidir.” diye konuştu. Türkiye Maarif Vakfının kuruluş fikrinin ve oluşumunun kendileri tarafından başlatıldığına dikkat çeken Bakan Tekin, “İl ziyaretleri ve okul ziyaretlerimiz devam ediyor. Bununla birlikte, Bakan olarak paydaş anlamda ilk resmi kurum ziyaretini Türkiye Maarif Vakfına yaptım.” dedi. Türkiye Maarif Vakfı gibi bir kuruma neden ihtiyaç duyulduğunu da aktaran Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Tekin, sözlerini şöyle tamamladı: “Maarif davası, unvanlardan ve makamlardan bağımsız olarak Türkiye'nin bir davasıdır. Millî Eğitim Bakanlığımız ve Vakfımızla birlikte bu süreci birlikte yöneteceğiz. Kurulmasına ön ayak olduğumuz bir yapının onlarca ülkede bulunması, başarılı etkinlikler yapıyor olması çok gurur verici bir durum. Bu süreçte emeği geçen herkese tekrar teşekkür ediyorum.” Program, Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün’ün Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin’e hediye takdimi ile sona erdi....

  • Haziran 17, 2023 Türkiye Maarif Vakfı, Türkiye Yüzyılı'nda kendi eğitim modelini ihraç etmeyi hedefliyor

    Türkiye Maarif Vakfı (TMV) Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün, TMV'nin 10'uncu yılında Uluslararası Maarif Programını Türkiye menşeli, uluslararası bir akreditasyon sistemi haline getirmeyi hedeflediklerini bildirdi.Akgün, Türkiye Maarif Vakfının 7 yıllık performansını ve yeni dönem çalışmalarını AA muhabirine anlattı.Türkiye Maarif Vakfının 17 Haziran 2016'da, yurt dışında anaokulundan üniversiteye kadar her düzeyde eğitim yapmak üzere kurulduğunu hatırlatan Akgün vakfı, Türkiye'yi hakkıyla temsil edebilecek kalıcı, sürdürülebilir ve kaliteli eğitim veren bir uluslararası eğitim markası haline getirmeye çalıştıklarını söyledi.Vakfın faaliyetlerini iki kanaldan sürdürdüğünü belirten Akgün, ilk olarak FETÖ iltisaklı okulların Türkiye Maarif Vakfına devrini gerçekleştirdiklerini, 20 ülkede 230 civarında okulu devraldıklarını, bir taraftan da Türkiye'nin dış politika ve stratejik hedefleri doğrultusunda kendi okullarını doğrudan doğruya açtıklarını vurguladı. Akgün, "Bugün 51 ülkede 447 eğitim kurumumuzla 52 bin öğrenciye hizmet veren, dünyanın sayılı uluslararası eğitim kurumlarından biri haline geldik." dedi.Temel hedeflerinin kaliteli, sürdürülebilir ve güvenli eğitim sunan, kalıcı bir eğitim kurumuna dönüşmek olduğunu belirten Akgün, Maarif Okullarına yoğun talep olduğunu belirterek, "Kapasitelerimiz yetmiyor, yeni binalar açılması konusunda inanılmaz bir taleple karşı karşıyayız, bu bizi sevindiriyor. Devraldığımız okullar da dahil olmak üzere hepsinin kalitelerini çok ciddi şekilde yükselttik." dedi.Türkiye Maarif Vakfı'nın kurduğu okullarla dünyadaki ilk beş okul zinciri arasında bulunduğunu vurgulayan Akgün, bu iddianın içini doldurmak için çalıştıklarını bildirdi."Ciddi bir eğitim AR-GE'si kurduk"Maarif Vakfı'nı uzun dönemde farklı ve anlamlı kılacak olanın Uluslararası Maarif Programı (IM) ve IM-Maarif Okul Öncesi Eğitim Programı olduğunu belirten Akgün, şöyle devam etti:"Dünyada Cambridge ve IB gibi uluslararası akreditasyon kuruluşları var. Biz de uluslararası alana hitap edecek bir uluslararası müfredat geliştirmek için çok güçlü, çok ciddi bir eğitim AR-GE'si kurduk ve bugün onun ürünlerini alıyoruz. Onun için de okul öncesi eğitimden başlayıp lise sona kadar olan bütün kademelerde kendimize özgü bu programın içeriğini dolduracak şekilde ders materyallerini öğrenen profillerini ve öğretmen kitaplarını hazırlıyoruz."Okul öncesi programının tamamlandığını ve uygulandığını belirten Akgün, "Bazı ülkelerde örneğin, Mali'de bizim okul öncesi eğitim programımız tamamen milli bir müfredat haline getirildi. Çünkü bu ülkelerin pek çoğunda henüz okul öncesi eğitim yok. Dolayısıyla burada bir müfredat aktarımı ve paylaşımı da söz konusu." diye konuştu."Biz bu konuda iddialıyız"Maarif Vakfı Başkanı Akgün, Türkiye'nin, Türkiye Yüzyılı'nda eğitim modeli ithal eden bir ülkeden eğitim modeli ihraç eden bir ülke olma aşamasına doğru ilerlediğini belirterek, "Nasıl güvenlik sektöründe yüksek teknolojiye dayalı birtakım silah sistemlerini yurt dışına ihraç ediyorsak büyüyen ve güçlenen bir Türkiye'nin aynı şekilde eğitim alanında da kendisini ispat etme yükümlülüğü var ve biz bu konuda iddialıyız." diye konuştu.Türkiye'nin eğitim konusunda çok ciddi mesafeler katettiğini söyleyen Akgün, şöyle devam etti:"Biz neticede milli bir kurumuz ama vakıf olarak bağımsız ve esnek çalışma yöntemimiz de var. İçerideki bu birikimi dünyaya taşıma konusunda da iddialıyız. Türkiye Yüzyılı projesinin gerçekleşmesi için sadece ekonomik başarı, askeri başarı, teknolojik başarı yetmez. Esasen eğitim alanında iddia sahibi olmanız ve bunun gereği olan eğitim içeriklerini de üretip başka ülkelerle de paylaşmaya ihtiyacınız var. Yumuşak güç, ya da küresel diplomasi dediğimiz etkileşim, bu yol ve yöntemlerle oluyor.""Bu Türkiye için yeni bir aşama, yeni bir iddiadır"Uluslararası eğitim yapan kurumların sadece fiziki olarak okul açmadığını, aynı zamanda içerik ürettiğini belirten Akgün, "Biz Türkiye Maarif Vakfı olarak bu anlamda uluslararası rekabete açılıyoruz, bu bir öz güven ve ispat gerektirir. Bu konuda iddiamızı hayata taşıyacak çalışmalar yapıyoruz. Uluslararası Maarif müfredatı ve bizim geliştirmiş olduğumuz eğitim sisteminin başka ülkelerdeki kabulü bu anlamda Türkiye için yeni bir aşama, yeni bir iddiadır." diye konuştu.Akgün, şöyle devam etti:"Bizim anaokulu için geliştirmiş olduğumuz müfredat, başta Mali olmak üzere özellikle Afrika ülkelerinde çok ciddi şekilde hızla kendi milli müfredatları olarak kullanmaya başlıyor. Aynı şekilde Afganistan'da da yaptık. Bu ülkelerin pek çoğunda anaokulu, okul öncesi programı yok. Afrika için söyleyeceğim diğer bir konu, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık (PDR) sistemleri pek çok ülkede ilk defa bizim okullarımız vasıtasıyla devreye giriyor. Özellikle Batı Afrika'da PDR konusunda öncüyüz ve eğitim bakanlıklarıyla yerel düzeyde eğitim programları ve işbirliği yaparak o ülkedeki milli eğitim sistemlerinin daha insan ve öğrenci odaklı hale getirilmesi konusunda tecrübe aktarımı yapıyoruz. Aslında bir model inşa ediyoruz.""Uluslararası eğitim trendlerini yakından takip ediyoruz"Uluslararası Maarif Programı'nı (International Maarif-IM), bir akreditasyon programına dönüştürmeyi hedeflediklerini belirten Akgün, şunları kaydetti:"Orta ve uzun vadede amacımız, IM Programının ortaokul, anaokulu ve lise kısımlarını tamamlayarak, sadece kendi okullarımızı değil uluslararası alanda, Uluslararası Maarif Akreditasyon Sistemi vasıtasıyla en düşük maliyetle en fazla insana ulaşabileceğimiz bir alan açmaya çalışıyoruz. Önümüzdeki dönemde bütün dünyada özellikle yapay zeka uygulamalarıyla ilerleyecek bir eğitim anlayışı var. Son derece uygun bir ortamın oluştuğu, yani uluslararası alanda bu tür özgün çalışmaların kabul göreceği bir döneme doğru gidiyoruz. Türkiye buna hazırlıklı olmalıdır. Biz Vakıf olarak bu anlamda uluslararası eğitim trendlerini yakından takip ediyoruz.""Dünyaya kapalı olamayız"Akgün, geniş bir etki ağları olduğunu belirterek, eğitim otoriteleriyle, bakanlarla ve akademisyenlerle yakın çalıştıklarını ifade etti. Türkiye'nin bu konudaki birikiminin dünyaya aktarılmasının önemine değinen Akgün, şu ifadeleri kullandı:"Uluslararası Maarif Dergisi ismiyle çıkardığımız bir dergimiz var. Bu yayınımızın esas amacı Türkiye'nin eğitimle ilgili birikimini ve tecrübesini dünyaya aktarmak, dünyadaki eğitimle ilgili gelişen yeni trendleri, uygulamaları, modelleri de Türkiye'ye taşımak. Bunun için dergi esasen bir tartışma platformu işlevi görsün. Dünyaya kapalı olamayız. Ama dünyadan sadece bilgi, eğitim ve kültürü ithal eden değil, anlamlı şekilde kendi özgünlüğümüzü koruyarak işlevsel modeller geliştirip tüm dünyaya kendi birikimimizi açmak durumundayız, rekabet ile sürdürebilirliğin ancak bu şekilde sağlanacağını düşünüyorum."Uluslararası alanda eğitim yapan devlet destekli kurumların dünya için yeni olmadığını anımsatan Akgün, Türkiye'nin Maarif Vakfı ile bu alanda bir üst lige çıktığını söyledi.Akgün, şöyle devam etti:"Bizim okullarımız yerelde her ülkenin kendi eğitim hukukuna göre kurulduğu için o ülkenin diploması geçerli. Ama aynı zamanda bizim milli bir kurumumuz olduğu için Türkiye'de de otomatik olarak geçerli. Türkiye Maarif Vakfı diplomasının denkliği var ve biz bu konuda Talim Terbiye Kurulu ile yakından çalışıyoruz. Milli Eğitim Bakanlığının teknik yönetmeliğindeki yaptığı düzenlemelerde de şu anda Türkiye Maarif Vakfının herhangi bir ülkedeki okulundan mezun olanlara denklik sağlamada herhangi bir sorun yok.""Romanya'daki anaokulumuzu akredite ettik"Uluslararası Maarif Programı'nı (IM) marka haline getirerek tescilini aldıklarını ifade eden Akgün, "Romanya'daki anaokulumuzun akredite ettik ve Romanya hükumeti de bunu kabul etti. Çünkü uluslararası bir akreditasyona sahipseniz bu başka üniversiteler tarafından da kabul edilir. Mesela niye IB niye Cambridge tercih ediliyor? Eğer oradan mezun olmuşsanız uluslararası üniversiteler size güvenerek sınava almadan doğrudan kabul edebiliyor. Bizim amacımız bunu sağlamak." diye konuştu.Akgün, Türkiye Maarif Vakfının 7'nci yılına girdiğini anımsatarak, "Benim hedefim IM Programının, anaokulundan liseye kadar bütün müfredatının, ders materyallerinin dijital ortama aktarılması, kitaplarının üretilmesi. Şu anda yarısını zaten tamamlamış bulunuyoruz. 10'uncu yılına geldiğinde artık IM Programını, Türkiye menşeli, uluslararası bir eğitim akreditasyon sistemi haline getirmek." diye konuştu.İki dilli anaokulları kurulacakTürk diasporası konusunda hazırladıkları stratejik vizyon belgeleri olduğuna da vurgu yapan Akgün, bu doğrultuda Türklerin yoğun olarak yaşadığı ülkelerde Türkiye Maarif Vakfı Eğitim Merkezleri kurulduğunu ifade etti.Akgün, kurulan merkezler vasıtasıyla, özellikle ortaokul ve liseden bir üst kademeye geçerken ihtiyaç duyulan alanlarda takviye kursları düzenlendiğini belirtti.Bu merkezlerde ihtiyaç duyulan her alanda eğitim vermeye çalıştıklarını vurgulayan Akgün, kursiyerlere en çok da yaşadıkları ülkenin dilini öğretme konusunda imkan sağladıklarını söyledi.Türk diasporası konusundaki çalışmalarına bir yenisini daha ekleyeceklerini belirten Akgün, iki dilli anaokulları kurulması için altyapının hazırlandığını ifade etti. Akgün, Belçika, Avusturya, Fransa ve Almanya'da bu kapsamdaki hazırlıkların sürdüğünü söyledi."Bulgaristan'da okul açma faaliyetlerimiz başladı"Türkiye Maarif Vakfı olarak en çok önem verdikleri unsurun Türkçenin öğretilmesi olduğunu belirten Akgün, şu an 51 ülkede hizmet sağladıklarını, bu sayının zamanla artacağını söyledi.Akgün, Türkiye'nin, özellikle gönül coğrafyası diye hitap edilen ülkelerde kültürel varlığını pekiştirme konusunu da çok önemsediklerini belirterek şunları kaydetti:"Bunun için Balkanlar'da bu sene inşallah Bulgaristan'da okul açma faaliyetlerimiz başladı. Böylece Balkanlar'da okul açılmamış başka ülke kalmayacak. Orta Asya'da da Kırgızistan'da başlamıştık. Kafkaslar'da, Azerbaycan'da okulumuz açıldı. O okulları genişletiyoruz. Özellikle Orta Asya'da, Özbekistan ve Kazakistan'da kendi okullarımızı açmak istiyoruz."Akgün, yurt dışındaki üniversitelerde Türkiye Araştırmaları Merkezlerinin kurulması ve geliştirilmesi noktasında da çalışmalarının olduğunu anımsatarak, Maarif Vakfı olarak bu konudaki bilgi ve birikimin de artırılarak devam edeceğini söyledi.Kaynak: Anadolu Ajansı...

  • Haziran 09, 2023 Dr. Ali Taha Koç: “Hayatımızı siber güvenlik kurallarına göre dizayn etmek zorundayız.”

    Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Dr. Ali Taha Koç, Türkiye Maarif Vakfının geleneksel hale gelen etkinliği Maarif Söyleşileri’nin konuğu oldu. Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün, Başkan Vekili Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili, Mütevelli Heyeti Üyesi Doç. Dr. Zeynep Arkan, Yönetim Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Mehmet Özkan, Bülent Çiftci, Ahmet Türkben ve Vakıf çalışanlarının katıldığı söyleşi “Dijital Dönüşüm ve Eğitime Yansımaları” başlığıyla gerçekleştirildi. Konuşmaya yapay zeka tarafından yazılan metni okuyarak başlayan Dr. Koç, teknolojinin geldiği noktayı gözler önüne serdi. Bilgi teknolojilerindeki dönüşümün hiç bugünkü kadar etkili olmadığının altını çizen Ali Taha Koç, “Yenilik popüler bir kavram haline geldi. Yenilikçi çalışmalar hızla ilerliyor. Teknoloji hayatımızın her yanını kuşattı. Bunlardan biri de ChatCPT. Her ne olursa olsun yenilikçi teknolojilerden yararlanmalıyız. Ancak kolaycılığa kaçmadan.” ifadelerini kullandı. “Bir yapay zeka başka biri tarafından ortaya çıkarılıyor” ChatCPT’deki en önemli harfin Transformer’ın yani dönüştürücünün baş harfi “T” olduğunu aktaran Koç, “Buradaki dönüştürücü etkiyi analiz edecek ve doğru kullanımı için yönlendirme yapacak olan yine insanoğlu. ChatCPT, insan gibi düşünen bir sistem. Alt yapısında çok fazla yapay zeka var. Turnitin’de de yapay zeka kullanılıyor. Bir yapay zeka, başka bir yapay zeka tarafından ortaya çıkarılıyor.” dedi. Dijital zekanın öğrencilerin kopya çekme gibi kolaycılığa kaçmalarını sağlayacak bir tarafının da bulunduğuna temas eden Dr. Ali Taha Koç, teknolojiyi pozitif anlamda kullanmak zorunda olduğumuzu, dünyada dijitalleşmenin çıktısının veri olduğunu, dolayısıyla bir veri bombardımanıyla karşı karşıya kaldığımızı, önümüze düşen her veriye inanmamamız gerektiğini dile getirerek, güven probleminin dijital dünyada çok yaygınlaştığını vurguladı. “Yapay zeka dezenformasyonu tetikliyor” Türkiye’nin genç bir nüfusa sahip olduğuna ve ülkemizde dijital alt yapıların çok fazla kullanıldığına atıfta bulunan Dr. Koç, “Yapay zeka dezenformasyonu da tetikliyor. Mesela yapay zeka Pentagon’da patlama olduğuna dair bir görüntü hazırladı. Gerçek olmamasına rağmen Amerika’da borsa yüzde 30 düştü. Dolayısıyla her veriye inanmamak lazım. Gençlere öğretmemiz gereken en önemli şey dijital dünyanın geleceğimizi belirlemesi. Yapay zekayı kullanarak paranın üzerinde bulunan Cahit Arf fotoğrafını konuşturduk. Cahit Arf’ın dijital sesi olmadığı için ben seslendirdim. Ama eğer dijital ses kaydı olsaydı ona istediğimiz şeyi söyletebilirdik.” cümleleriyle teknolojide gelinen noktayı özetledi. Koç, yapay zekanın nasıl kullanılması gerektiğini Tom ve Jerry isimli çizgi filmden de örnek vererek anlattı: “Tom’un rakibi robot kedi, Jerry’i yakalıyor. Sonra Jerry akıllılık ederek oyuncak fareler getiriyor. Robotun aklı karışıyor ve işini yapamaz hale geliyor. Daha sonra Tom tekrar eve dönüyor. Mesela burada yapılması gereken Tom’u robotun başına koymaktı. Dolayısıyla yapay zeka, meslekleri elimizden almayacak, yeni meslekleri ortaya çıkaracak.” “Siber vatanımızı da korumak zorundayız” Siber vatan kavramına değinen Dr. Ali Taha Koç; Mavi vatan gibi, topraklarımız gibi siber vatanımızı da korumamız, bunu yaparken de yeni meslekleri icra edecek mühendisler yetiştirmemiz gerektiğine işaret etti. “En önemli çalışmamız e-devlet kapısı” Dijital ofisin çalışmalarından da bahseden Dr. Koç, en önemlilerinden birinin e-devlet kapısı olduğunu “60 milyondan fazla insan kullanıyor. 7200’ün üzerinde dijital hizmet barındırıyor. Dijital dünyanın en büyük faydası, kamu hizmetlerinin hızlanması. Önümüzdeki dönemde askere alma işlemlerini de e-devlet üzerinden yapacağız. En önemli amacımız bu hizmetlerin sayısını artırmak.” diyerek anlattı. “Ara eleman değil, aranan eleman yetiştirmek” Türkiye’nin ilk siber güvenlik meslek lisesini açtıklarını vurgulayan Dr. Koç, “Burası okul değil. Mühendislerle öğrencileri bir araya getiriyoruz. Tecrübe aktarımı yapılıyor. İlk yıl dil eğitimi veriyoruz, sonraki yıllarda siber güvenlik uzmanlığı öğretiyoruz. Meslek yüksekokulları açarak bu okulları yaygınlaştıracağız. Ara eleman değil, aranan eleman yetiştiriyoruz.” dedi. Gündelik hayatta her yanımızı dijital cihazların sardığına temas eden Dr. Koç, yaşantımızı siber güvenlik kurallarına göre dizayn etmemiz gerektiğinin altını çizdi. Soru-cevap bölümünün ardından program sona erdi. ...

  • Mayıs 31, 2023 Doç. Dr. Şefaattin Deniz: Fatih Sultan Mehmet, Ebu’l Feth unvanını hak ediyor

    Türkiye Maarif Vakfının geleneksel hale gelen etkinliği Maarif Söyleşileri’nin konuğu İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şefaattin Deniz oldu. “İstanbul’un Fethi ve Fatih’in Entelektüel Portresi” başlığıyla yapılan söyleşiye Türkiye Maarif Vakfı Başkan Vekili Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili, Yönetim Kurulu Üyeleri Ahmet Türkben ve Mustafa Çaltılı’yla Vakıf çalışanları katıldı. Konuşmasına Osmanlı devleti öncelikle bir gaza devleti olduğunu söyleyerek başlayan Doç. Dr. Şefaattin Deniz; “Padişahlar gazi unvanı taşıyorlar. Osman Gazi’den başlamak üzere, son döneme kadar Osmanlı padişahları gazi unvanını kullanmışlardır.” dedi. Fatih Sultan Mehmet’in yalnızca Türk tarihinin değil, dünya tarihinin de çok önemli bir ismi olduğunu dile getiren Doç. Dr. Deniz, Müslüman padişahların kendilerini zamanın İskenderi olarak tanımladıklarını, Fatih’in İskender kadar önemli bir karakter olduğunu ifade etti. İstanbul’un Fethi Düşüncesiyle Yoğrulmuş Bir Gençlik Dönemi Fatih Sultan Mehmet’in fütuhatı öncelediğini vurgulayan Şefaattin Deniz, zamanının tarihçilerinin onu Ebu’l feth yani fethin babası olarak tanımladıklarını söyleyerek; “49 yıllık hayatında çok önemli işlere imza atan Fatih, bir kişinin ne kadar yaşadığının değil, yaşarken ne yaptığının önemli olduğunun en net göstergesidir. 1432’de Edirne’de dünyaya geliyor. Manisa’ya gönderiliyor. Sultan Murat, oğlu Alaaddin’i kaybettikten sonra uzlete çekilmek istiyor ve Bursa’ya gidiyor. Yerine oğlu Mehmet’i bırakıyor. Haçlı ordusunun geldiğini duyan vezirler Sultan Murat’ı geri çağırıyorlar. II. Murat önderliğindeki Osmanlı ordusu, Haçlıları yeniyor. Manisa’ya dönüyor. Ama tekrar gelmesi için ikna ediliyor. Adeta Fatih Sultan Mehmet’e darbe yapılarak tahttan indiriliyor. Manisa’ya dönen Sultan Mehmet bu dönemi iyi değerlendiriyor. Ve kendini iyi yetiştiriyor. 1451’de Sultan Murad vefat edince Çandarlı Halil Paşa’nın davetiyle Payitaht’a geliyor. Çandarlı’yı Sadrazam yapıyor ve Manisa’daki paşalarına görev veriyor. İstanbul’un fethine karar vermiş olan Fatih, Boğazkesen Hisarı’nı yaptırarak işe koyuluyor.” cümleleriyle Sultan Fatih’in hangi koşullarda yetiştiğinin altını çizdi. “Çandarlı Halil Paşa geri çekilmeyi teklif ediyor.” “Bizans tarafında da bazı çalışmalar var. Şehzade Orhan’ı elinde bulunduran Bizans Kralı, bunu Osmanlı’ya karşı kullanıyor. Ceneviz ve Katalanya’dan destek kuvvetleri geliyor. 6 Nisan’dan 29 Mayıs’a kadar gelen süreçte bir Bizanslıların bir Osmanlıların morali bozuluyor. Bu dönemde defalarca kez divan toplanıyor. Çandarlı Halil geri çekilmeyi teklif ediyor. Bu süreçte Bizans İmparatoru’na da gitgeller yapılıyor. Gece yarısı yahut şafak sökmeden Osmanlı ordusu harekete geçiyor. İstanbul’un fethi müyesser oluyor.” diyen Deniz, Fatih Sultan Mehmet’in fetihten sonra hızlıca Ayasofya’ya gittiğini, oradan şehri izlediğini, Ayasofya’nın perişan vaziyetini görünce şu şiiri okuduğunu aktardı: “Perdedâri mîkuned der kasr-ı Kayser ankebût/ Bûm nevbet mîzened der târumu Efrasyâb. (Örümcek Kayser’in sarayında perdeci olmuş, Baykuş Afrasiyab kalesinde nöbet borusu çalar!” “Fatih Belgrad seferi sırasında ölümden döndü.” Fatih’in İstanbul’un fethinden sonra İstanbul’da kalmadığını, Mora ve Bosna tarafına hareket ettiğini söyleyen Doç. Dr. Şefaattin Deniz, “Belgrad önlerinde Osmanlı ordusu istediği sonucu alamıyor. İnanılmaz akınlar yapılıyor ama olmuyor. Fatih atıyla Hisar’ın önüne kadar gidiyor. Alnına taş geliyor ve Fatih ölümden dönüyor. Yeniçeri ağaları ve komutanları burada şehit oluyorlar. 1 yılda bazen 3 defa fethe çıkıyor. Mora ve çevresinde 300 civarında kale fethediliyor. Bazen sarayda 6 ay kaldığı oluyor. O zaman da ilimle uğraşıyor.” ifadeleriyle Sultan Fatih’in mücadeleci ruhunun portresini çizdi. “Trabzon için bu zahmet niye?” Doç. Dr. Deniz, Amasra’nın yanında bulunan Mahmut Paşa’nın ikna kabiliyetiyle, Sinop’un da İsfendiyar oğlu İsmail bey’in ikna edilerek alındığına işaret eden Deniz, Trabzon’un fethine ilişkin; “Görünüşte Uzun Hasan’a gidiyor ama gerçekte Trabzon’a yürüyor. Uzun Hasan annesi ve şeyhini gönderiyor, o da onlara izzet-i ikramda bulunuyor ve yanına alarak Trabzon üzerine yürüyor. Sare hatun’un ‘Evlat Trabzon için bu zahmet niye?’ sorusuna Padişah ‘Elimizde İslam’ın kılıcı vardır ana’ diye cevaplıyor.” ifadelerini kullandı. Sultan’ın, Fatih Gazi Sultan Mehemmed ve Ebu’l feth unvanlarını sonuna kadar hak ettiğini dile getiren Doç. Dr. Şefaattin Deniz, İstanbul’un fetihten sonra kurulan medreselerle tam anlamıyla bir payitaht olduğunun altını çizdi. Şefaattin Deniz, Fatih’in entelektüel kişiliğine de değinerek sözlerini tamamladı. Hediye takdiminin ardından program sona erdi. ...

  • Mayıs 29, 2023 The Educator Dergisinden Avustralya Maarif Okullarına Ödül

    51 ülkede bulunan eğitim kurumlarıyla dünyanın 5. büyük eğitim kurumu haline gelen Türkiye Maarif Vakfı, ortaya koyduğu başarılı çalışmalarla çeşitli kurumlarca ödüllendirilmeye devam ediyor. Avustralya Uluslararası Maarif Okulları, bu yıl ülkede Pozitif Eğitim Okulları Derneği’nin (PESA) sponsorluğunda, eğitim alanının önemli yayın organlarından The Educator Dergisi’nin verdiği “5-Yıldız Çalışanlarca Tercih Edilen Okul 2023” ödülünü aldı. The Educator Dergisi, yaptığı açıklamada bu okulların “özgün” bir kültüre sahip olduklarını ve kültürlerini eğitime yansıtmada “öncü” olduklarını belirtti. Çalışanlarına destekleyici ve ilham verici ortamlar sağlayan; okul kültürü, hizmet içi eğitim imkânları, psikolojik destek ve rehberlik hizmetleri ile saygı ve hoşgörüye dayalı bir kültürel ortam sağlama gibi kriterlere göre seçilen okullara verilen ödül, ülkede 2019’dan bu yana eğitim öğretime devam eden Avustralya Uluslararası Maarif Okullarına verildi. Okul ödülünü Ağustos ayında Sydney Dolton House’da düzenlenecek ödül töreninde alacak. Tüm ülkede bu ödüle layık görülen 8 okuldan biri olan Avustralya Uluslararası Maarif Okulları, 2019 yılında 45 öğrenci ile eğitim öğretime başladı. 418 öğrencisi ile K-9 arası eğitim veren Avustralya Uluslararası Maarif Okullarına kayıt yaptırmayı bekleyen binin üzerinde öğrenci bulunması nedeniyle Maarif yetkilileri yeni okul binası yaptırma faaliyetlerini sürdürüyor. ...

  • Mayıs 25, 2023 Türkiye Maarif Vakfında Afrika Günü Kutlandı

    Afrika Birliği Örgütü 25 Mayıs 1963’te Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’da özgürlük ve bağımsızlık vurgusuyla kuruldu. Bugün kıtada ve Türkiye’de Afrika Günü olarak kutlanıyor. Türkiye Maarif Vakfı da “Afrika’yı Anlamak” etkinliğiyle Afrika Günü’nün 60. yıl dönümünde kutlama etkinliği düzenledi. Yönetim Kurulu ve Mütevelli Heyeti üyeleri, öğrenciler ve çalışanların katıldığı etkinliğin açılış konuşmasını Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün yaptı. Programa katılanları selamlayarak konuşmasına başlayan Prof. Dr. Akgün, “Türkiye Maarif Vakfı olarak Afrika’nın 26 ülkede okulumuz var. Doğusundan batısına kuzeyinden güneyine Afrika coğrafyasının tamamında faaliyet gösteriyoruz. 2. Dünya Savaşı sonrasında anti emperyalizm süreci hızlandı. Ve Afrika kıtası da sürece dahil oldu. Bu, dünya için örnek gösterilecek bir adımdı. 1963’te kıtanın tamamını kapsayan Afrika Birliği, 25 Mayıs’ı Afrika günü ilan etti. Biz de Afrika halklarının tarihini, birliğini ve mücadelesini anmak üzere buradayız.” ifadelerini kullandı.Bugünkü programda Maarif mezunu öğrencilerin kendi mücadelelerini anlatacaklarını söyleyen Prof. Dr. Akgün, Türkiye’nin son dönemde Afrika ile ilgili yaklaşımların ivme kazandığını, 1997’de hazırlanan Afrika eylem planıyla ilişkilerimizin hızlandığını aktardı. “Bugün 44 ülkede büyükelçiliklerimiz bulunuyor. Dünyanın 5. ülkesiyiz bu anlamda. Dışişleri Bakanlığının stratejik hedeflerinden biri 54 ülkenin tamamında olmak. Ticari ilişkiler de stratejik ortaklık düzeyinde ilerliyor. Türkiye Afrika stratejik iş birliği toplantıları yapılıyor. Uzun dönemli olarak sadece stratejik, diplomatik ve ekonomik ilişkiler değil kültürlerin ve halkların birbirini tanıması için faaliyetler lazımdı.” diyen Akgün, YTB üzerinden burs faaliyetlerinin olduğunu, eğitim üzerinden bu ilişkileri tesis eden kurumun da Türkiye Maarif Vakfı olduğunun altını çizdi. Afrika’nın 26 ülkesinde eğitim faaliyetiyle bu ilişkilerin bir parçası olmaktan çok mutlu olduklarının vurgulayan Akgün, “Maarif Okullarının başarı hikayesi hepimizi gururlandırıyor. İlişkilerin unsuru olmak üzere ciddi bir gayret içerisindeyiz. Türkiye’nin alt yapısı sanayileşme ve eğitim alanında geldiği seviye Afrika ülkeleri için örnek teşkil ediyor. Daha iyi birliktelikler ve daha iyi bir gelecek kurmak için Türkiye Cumhuriyeti’nin her kurumunun ve Türkiye Maarif Vakfının önceliğidir. Hepinizin Afrika gününüzü kutluyorum. Daha mutu bir geleceğe hep birlikte yürüyebilmek üzere.” diyerek sözlerini tamamladı.Prof. Dr. Birol Akgün’ün konuşmasının ardından moderatörlüğünü Sosyal ve Kültürel Faaliyetler Daire Başkanı Memet Fatih Pehlivan’ın yaptığı panele Maarif mezunu öğrencilerden Madagaskar’dan Houahoua Alfredin, Cezayir’den Bedia Berrağ ve Madagaskar’dan Muhammed Yusuf katıldı. Memet Fatih Pehlivan’ın Afrika’da ailenin durumuna ilişkin sorusunu Bedia Berrağ, “Ailede en büyük rol annededir. Ülkeden ülkeye değişen bir şey değil. Aileler 3 veya 4 çocuğa sahip olur. Babaların çalışır anneler ev hanımıdır. Sabah namaza kalkılır. Anne uyumaz, kahvaltıyı hazırlar. Kahvaltı genellikle Türkiye’deki kadar mükellef olmaz. Çocuklar okula gider. Okuldan sonra saat 4’te ve 5’te ailece kahve molası verilir. Sonrasında anne akşam yemeği hazırlar. Baba çocuklarla beraber namaza gider. Mutfakta çoğunlukla televizyon olur. Cezayir’de bulaşık makinesi kullanma kültürü olmadığı için bulaşıklar elde yıkanır. Bu açıdan kız çocuklara ve anneye görev düşer.” diyerek cevapladı. Etiyopya’dan Muhammed Yusuf; sabah namazına anne kaldırdığını, hep beraber namaz kılındığını, çocuklar Kur’an okumaya kursa gittiğini, Kur’an kursundan sonra okulun başladığını aktardı. Madagaskar Alfredin Houahoua ise aile hayatını “Afrika’nın her ülkesinde olduğu gibi hanımlar ve kızlar çalışır. Çocuğu olan hanımlar daha fazla sorumluluk taşır. Sabah erken herkesten önce uyanır, gidip kahvaltıyı hazırlar. Anne baba ve çocuklar bu sürede hazırlanır. Yemek hazır olunca beraber kahvaltı yaparlar. Güne böyle başlanır. Çocuk okula gitmiyorsa, anne ve baba işe gider, çocuklarını yakınlarından birine bırakırlar. Okula gidiyorlarsa çocuklar, hep birlikte okula giderler. Madagaskar’da su bulmak zor. Anne ve kızı sabah, baba da akşam su almaya gider. Akşam yemeğinden sonra erkenden yatılır. Yatmadan önce ailece toplanılır, bazen dışarıya çıkıp halı serip oturur ve sırayla hikaye anlatılır. Şimdiki eğitim sistemi gelmeden önce çocuklar bu şekilde eğitiliyordu.” diyerek özetledi. Özel günler ve yemek kültürünün konuşulduğu panel, Türkiye Maarif Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi İpek Coşkun Armağan’ın öğrencilere hediye takdimiyle tamamlandı. Etkinlik Afrikalı müzisyen, beste yazarı, aktivist Enzo Ikah’ın şarkılarıyla sona erdi. ...