Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kırgızistan temasları kapsamından Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi'ni ziyaret etti.Burada konuşan Erdoğan, ata yurdu Kırgız Cumhuriyeti'nde olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.Türkiye-Kırgızistan işbirliğinin sürekliliğinin en önemli güvencesinin, eğitim öğretim alanındaki projeler olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:"Türkiye olarak Kırgız gençlerinin daha aydınlık bir gelecek kurmalarına destek olmak amacıyla eğitim öğretim sahasında çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu çerçevede Kırgızistan'ın bağımsızlığının hemen ardından 1992 yılında imzaladığımız Eğitim Anlaşması kapsamında ortak okulumuz Türk Kırgız Anadolu Lisesi ve Anadolu Kız Meslek Lisesini eğitime açtık. 1995 yılında ise Manas Üniversitemizin temellerini attık. 2022 yılında Türkiye Maarif Vakfı okulumuzun açılması ile Kırgızistan'da eğitime verdiğimiz desteği bir kez daha teyit ettik. Gelinen aşamada ortak liselerimizde 400, Bişkek Türk okulumuzda 1200, TÖMER Türkçe kurslarımızda 3 bin 100 öğrencimiz var. Kısa süre önce açılmasına rağmen Türkiye Maarif okulumuzda 1500 öğrenciye ulaştık. Manas Üniversitesinde ise yaklaşık 7 bin genç kardeşimiz yükseköğrenim görüyor. Yani farklı seviyelerde toplamda 13 bini aşkın öğrenciye doğrudan destek sağlıyoruz."Erdoğan, bugüne kadar Türkiye bursları vasıtasıyla binlerce Kırgız öğrenciye Türkiye'de eğitim fırsatı sunduklarını vurgulayarak, "Tüm bu gayretlerimizle Kırgız kardeşlerimizin beşeri, akademik ve kültürel sermayesinin güçlenmesine ciddi katkıda bulunduk. İnsana yaptığımız yatırımların asla boşa gitmediğini ve gitmeyeceğini hepimiz çok iyi biliyoruz." değerlendirmesinde bulundu....
Balkan Araştırmaları Merkezi (BAM), Türkiye Maarif Vakfı Tiran New York Üniversitesi bünyesinde bulunan Avrupa ve Balkan Araştırmaları Enstitüsü çatısı altında faaliyet gösteren bir merkezdir. 17.06.2016 tarihli 6721 sayılı kanun ile kurulan Türkiye Maarif Vakfı, yurt dışında Türkiye Cumhuriyeti adına Milli Eğitim Bakanlığı dışında doğrudan eğitim kurumu açma yetkisine sahip tek kuruluştur. Vakıf, hâlihazırda 67 ülkede faaliyette bulunurken 49 ülkede ise eğitim faaliyeti yürütmektedir. Vakıf bünyesinde faaliyet gösteren 424 farklı eğitim kurumunda 48.683 öğrenci öğrenim görmektedir. Vakıf, kanundan aldığı yetkiyle eğitim metot ve usulleri ile içerik ve müfredata yönelik bilimsel araştırmalar ve araştırma-geliştirme çalışmaları yapmak ve yapılan çalışmalara destek olmak, bu çerçevede süreli ve süresiz yayınlar yapmak, sempozyum, konferans ve çalıştaylar düzenlemek ile bu alanda faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmaktadır. 2002 yılında Arnavutluk’ta kurulan ilk özel üniversite olan Tiran New York Üniversitesi (UNYT) 2018 yılından bu yana Türkiye Maarif Vakfı bünyesinde yer almaktadır. Eğitim dili İngilizce olan UNYT, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, Ekonomi ve Finans Fakültesi ve Hukuk ve Sosyal Bilimler Fakültesi olmak üzere üç fakültede ve dokuz bölümde lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimi vermektedir. UNYT Balkan Araştırmaları Merkezi, Balkan ülkeleri ile Türkiye arasındaki kadim dostlukları, tarihi ve kültürel bağları güçlendirmeyi; ortak ilgi alanlarına yönelik olarak Türk-Balkan projelerini hayata geçirmeyi, bu alanlarda uluslararası sempozyumlar ve bilimsel konferanslar düzenlemeyi, Türk ve Balkan akademisyenler ve öğrencilerin arşiv, kütüphane ve saha araştırmalarına destek olmayı hedeflemektedir. Sempozyumun Amacı Türkiye Maarif Vakfının, K-12 kapsamı dışında Arnavutluk’ta Tiran New York Üniversitesi bulunmaktadır. Üniversite bünyesinde Balkanlara yönelik sosyal, ekonomik, siyasal, tarihî alanlarda araştırmalar yapılması amacıyla Balkan Araştırmaları Merkezi kurulmuştur. Arnavutluk’taki Türkçe öğretmeni ve Türkoloji bölümlerinin öğretim üyesi istihdamına destek olmak için üniversite bünyesinde aynı zamanda Türkoloji bölümünün kurulması planlanmaktadır. Arnavutluk’ta Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı ile Arnavutluk Millî Eğitim Bakanlığı arasında düzenlenen protokol çerçevesinde Türkçe, K-12 kapsamında seçmeli ders olarak kabul edilmiştir. Sözü edilen çalışmalardan hareketle Tiran New York Üniversitesi aynı zamanda Balkanlarda Türkçe öğretimi ve Türkoloji faaliyetlerinin niteliğini artırmayı da amaçlamaktadır. Yukarıda ifade edilen çalışmalara zemin teşkil etmesi amacıyla Tiran New York Üniversitesi Balkan Araştırmaları Merkezi, üniversiteler ve ilişkili kurumlarla işbirliği içinde 07-09 Eylül 2022 tarihleri arasında Balkanlarda Türkçe Öğretimi ve Türkoloji Uluslararası Sempozyumu yapılmasını planlamaktadır. Sempozyumunun amacı; Türkçe öğretimi ve Türk dili edebiyatı alanlarında Balkanlara yönelik olarak çalışan bilim insanlarını bir araya getirerek Balkanlarda Türkçe öğretimi ve Türkoloji alanlarındaki temel güncel sorunları tespit etmek, bu sorunlara çözüm önerileri sunmak, Türkçe öğretimi ve Türkoloji çalışmaları üzerine bilimsel araştırmaları değerlendirmek, Balkanlarda Türk edebiyatı: eserler, yayınlar, kişiler üzerine henüz üzerinde çalışma yapılmamış konuları ortaya çıkarmak, kısacası bu alanların geçmişini ve bugününü eleştirel bir bakışla değerlendirmek ve gelecekte yapılabilecek çalışmalara ışık tutmaktır. Balkanlarda Türkçe Öğretimi ve Türkoloji Uluslararası Sempozyumunun bundan sonraki yıllarda da tematik olarak yapılması planlanmaktadır. Sempozyum Ortakları İstanbul Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Tiran Üniversitesi, Yabancı Diller Fakültesi İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi Trakya Üniversitesi, Balkan Araştırma Enstitüsü Gaziantep Üniversitesi, Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Belgrad Üniversitesi, Türkoloji Bölümü “Luigj Gurakuqi” İşkodra Üniversitesi, Yabancı Diller Bölümü Priştine Üniversitesi “Hasan Priştine”, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Saraybosna Devlet Üniversitesi, Türkoloji Bölümü Zagreb Üniversitesi, Türkoloji Bölümü Uluslararası Balkan Üniversitesi, Türkçe Öğretmenliği Bölümü Elte Üniversitesi, Türkoloji Bölümü Destekleyen Kuruluşlar TC Millî Eğitim Bakanlığı Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı Yunus Emre Enstitüsü Türk Tarih Kurumu Türk Hava Yolları Air Albania Banka Kombëtare Tregtare ...
Türkiye'nin Pretorya Büyükelçiliği ile Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA), Türkiye Maarif Vakfı ve Yunus Emre Enstitüsü iş birliğinde Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Johannesburg kentinde 15 Temmuz şehitlerini anma etkinliği düzenledi. Ülkenin en prestijli sivil toplum kuruluşlarından Nelson Mandela Vakfında düzenlenen “15 Temmuz Demokrasinin Zaferi” başlıklı panelde Türkiye'nin Pretorya Büyükelçisi Ayşegül Kandaş, Güney Afrikalı akademisyen ve insan hakları aktivisti Prof. Dr. Haroon Aziz ve Güney Afrikalı Radyo İslam sunucusu Süleyman Ravat konuşmacı olarak yer aldı. Türkiye'nin Doha Büyükelçiliği İçişleri Müşaviri Lütfi Çiçek ve TRT World Baş Editörü Yusuf Erim de panele konuşmacı olarak çevrim içi katıldı. Güney Afrikalıların yoğun ilgi gösterdiği etkinliğin açılışında, katılımcılar 15 Temmuz şehitleri için saygı duruşunda bulunduktan sonra Türkiye ve Güney Afrika'nın milli marşlarına eşlik etti. Açılışta ayrıca 15 Temmuz şehitleri için Kur'an-ı Kerim okundu. Güney Afrika'ya FETÖ'yle Mücadelede Destek Çağrısı Büyükelçi Kandaş, yaptığı konuşmada, FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'da gerçekleştirdiği, 251 cana mal olan kanlı darbe girişiminin, doğrudan Türkiye'nin anayasal ve demokratik düzenini yıkmayı hedefleyen bir terör eylemi olduğunu belirtti. Uluslararası alanda faaliyet gösteren bir terör örgütü olan FETÖ'nün okullarının ve diğer kuruluşlarının birçok ülkede kapatıldığına dikkati çeken Kandaş, “Ne yazık ki bu terör örgütünün okullar, kültür merkezleri ve ticari kuruluşlar üzerinden Güney Afrika'da hâlâ aktif olarak faaliyetlerine devam ettiğini gözlemliyoruz.” dedi. Kandaş, Güney Afrikalı yetkililere ve uluslararası topluma, Türk halkının FETÖ ile mücadelesinde destek çağrısında bulundu. "Bu Güney Afrika için ulusal güvenlik meselesidir" Aziz de konuşmasında FETÖ'nün Güney Afrika'da değişik suçlara karışmış bir yapılanma olduğunu ifade etti. Örgütün okulları ve kültür merkezleriyle bugün de ülkedeki Müslüman topluma farklı bir görüntü çizmeye çalıştığına değinen Aziz, “Güney Afrika’da özellikle Hint Müslümanlarını hedef aldılar.” ifadesini kullandı. Erim ise 15 Temmuz gecesinin üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen, yarattığı travmanın Türk milletinin belleğinde canlılığını ilk günkü gibi koruduğunu belirterek, “Güney Afrika FETÖ'nün ne olduğunu araştırmalı. Bu Güney Afrika için ulusal güvenlik meselesidir.” diye konuştu....
FETÖ yıllarca eğitimi bir araç olarak kullanarak dünyada kendi propagandasını yaptı. Avrupa, ABD, Afrika, Asya ve Balkanlar'da eğitim kisvesi altında şer yuvaları kurdu. Türkiye ise FETÖ'nün bu planına karşı Türkiye Maarif Vakfını devreye soktu. Etkin şekilde sürdürülen mücadele başarılı sonuçlar verdi. Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün yaptığı açıklamada, FETÖ iltisaklı okullar konusunda Türkiye'nin uyarısı üzerine pek çok devletin tedbir aldığını ifade etti. “Bunların içerisinde kapatanlar var, devletleştirenler var. Bir kısmı da doğrudan Vakfımıza devretti.” diyen Akgün, 20 ülkenin FETÖ okullarını tamamen Türkiye'ye devrettiğini vurguladı. 49 Ülkede 428 Okul Açıldı Akgün, Türkiye Maarif Vakfının halihazırda 49 ülkede 428 okul ve 50 bin öğrencisiyle uluslararası bir eğitim kurumu olarak faaliyetlerine devam ettiğini ifade ederek, “Bu 49 ülkenin 20'sindeki okullar FETÖ okulu olup Vakfımıza devredilen okullar. 428 okulun da 234’ü FETÖ iltisaklı olup bize devredilen okullar.” ifadeleriyle örgütün elinden alınan okulları açıkladı. Afrika ülkelerinden çoğunda Ankara'nın çağrısı hızlı karşılık buldu. Somali'de ilk mezunlar verildi. Balkanlarda yeni okullar hizmete girdi. Arnavutluk'ta bu başarı, bir üniversite açılarak taçlandırıldı. Avrupa ve ABD'de ise farklı bir strateji izlendi. 3 Bin Mezun Türkiye'de Türkiye Maarif Vakfı, Türkiye’de üniversite okumak isteyen öğrencilere de ışık tutuyor. Bu okullardan mezun olan 3 bin öğrenci öğrenimlerine Türkiye'de devam ediyor. Vakıf, dünya çapında bir kurum olma yolunda ilerliyor. 2023 hedefi ise BM üyesi ülkelerin en az yarısında Türkiye Maarif Vakfı okulu açmak....
Yurt dışında örgün ve yaygın eğitim hizmetleri vermek ve geliştirmek amacıyla kurulan Türkiye Maarif Vakfı, eğitim öğretim faaliyetlerinin yanında öğrencilerin, çalışanların ve mezunların bir araya geldiği sosyal etkinliklerle de ön plana çıkıyor. İlki 2021’de gerçekleştirilen mezuniyet töreninin ikincisi bu yıl 12. Ülke Temsilcileri İstişare Toplantısı içerisinde yapıldı. Türkiye Maarif Vakfı Genel Merkezinde düzenlenen programda 2021-2022 eğitim öğretim dönemi lisans ve yüksek lisans mezunu 21 öğrenci için tören düzenlendi. Programa; Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün, Mütevelli Heyeti, Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu üyeleriyle; daire başkanları, ülke temsilcileri, mezun öğrenciler ve davetliler katıldı. Prof. Dr. Birol Akgün’ün konuşmasıyla başlayan etkinlikte; mezun öğrenciler adına Sharafat Batur söz aldı. Akgün yaptığı konuşmada Maarif Okullarının başarısından ve katkılarından söz ederek yöneticileri, öğretmenleri ve öğrencileri tebrik etti. Akgün mezun öğrencilere de başarılar diledi. Batur da “Her zaman yanımızda olan, kamplarla, eğitim programları ile, farklı motivasyon etkinlikleri ile hayatımıza renk katan, bize bu mezuniyet programını düzenleyen Türkiye Maarif Vakfına şahsım ve arkadaşlarım adına canı gönülden teşekkür ediyorum.” ifadelerini kullandı. Müzik dinletisi, mezuniyet kütüğü merasimi, flama teslim töreni, plaket ve hediye takdimi ile devam eden tören, hatıra fotoğrafı çekimiyle sona erdi. ...
Türkiye Maarif Vakfının 12. Ülke Temsilcileri İstişare Toplantısı kapsamında Vakfın Genel Merkez binasında yapılan seminerin konuğu Büyükelçi Fatma Ceren Yazgan oldu. Diplomasinin tartışmada “ben haklıyım” demek değil, tartışma bittikten sonra istediklerini yaptırabilme sanatı olduğuna işaret eden Yazgan, “Diplomasi bazen takiyyedir, bazen dümdüz gücünüzü hissettirecek şekilde konuşmaktır, bazen tehdit etmek, bazen gerçeği olduğu gibi söylememektir. Diplomasi kendi çıkarlarımızı korumak ve uzun sürede yerleştirmek adına yapılan bir eylemdir. Sonu yoktur. Bütün uluslar bu oyunun içerisindedir. Merhum Dışişleri Bakanımız İhsan Sabri Çağlayangil’in söylediği gibi menüde olmak istemiyorsanız masanın etrafında oturacaksınız.” ifadelerini kullandı. Dışişleri Bakanlığının, bütün ülkelerde bir ihtiyaç nedeniyle kurulduğunu vurgulayan Yazgan, “Ülkenin içerisindeki işlerle uğraşanlar dışarıdaki gelişmeleri göremezler. Çünkü buna vakit bulamazlar. Dolayısıyla bazılarının dışarıya odaklanması ve orada olanlarla ilgili içeriyi bilgilendirmesi gerekiyor. Osmanlının devamı olduğumuz için Türkiye’de Dışişleri Bakanlığının çok eski bir mazisi var. Dışişleri Bakanlığı Avrupa’yla ilişkilerimizi geliştirdiğimiz zaman Dışişleri Bakanlığı oluyor. Çünkü devletler arası ilişkilerde diplomasinin en başarılı ve acımasız oynandığı yer Avrupa. Küçük devletler savaşla büyüyor. Diplomasi de savaşın bir parçası.” diyerek devletler arası ilişkilerde diplomasinin önemine değindi. Türkiye Maarif Vakfının Türkiye’nin yurt dışındaki libero oyuncularından biri olduğunun altını çizen Yazgan, “Kaptırdığımız gücü diğer yumuşak güç unsurları gibi Maarif’le de tekrar kazanmaya başlıyoruz. Çünkü gelecek nesillerle ilgili çalışıyorsunuz. Gelecekte Türkiye’nin tanıtımına hizmet edecek en önemli kurumsunuz. Aynı zamanda Türkiye’nin gücünün uzun dönemde konumlanması adına çalışıyorsunuz.” dedi. Türkiye’nin kendi önceliklerini belirleyip merkezden o önceliklere göre bir strateji geliştirmesi gerektiğine değinen Yazgan, ihtiyaçların sahadan merkeze doğru gelerek belirlenebileceğini, çünkü sahadaki gerçekleri görmenin ve onları aktarmanın önemli olduğunu aktardı. Fatma Ceren Yazgan sözlerini şöyle tamamladı: “Türkiye’nin imkânlarının hep birlikte güç birliği içerisinde kullanmak gerekiyor. Böyle yaptığımız takdirde Türkiye’nin gücünü ve etkisini gösterebiliriz. Türkiye’deki akademisyenler Maarif okullarında seminerlere gelmeli. Okullarda çocukların yetiştirilmesi şeklinde devam eden faaliyetler, Türkiye’den gelecek öğretim üyelerinin sürece dahil olmasıyla zenginleştirilmeli. Diplomasi kendi kaynaklarımızı verimli kullanıp başkalarının kaynaklarıyla stratejik olarak en katmanlı hedefe ulaşmak demektir aynı zamanda. Maarif öğrencilerinin başarılarının anlatılması Türkiye’nin yumuşak güç çalışmalarına verilecek en önemli katkılardan biridir.” ...
15 Temmuz darbe girişiminin 6. yıl dönümünde Türkiye Maarif Vakfı Genel Merkezinde 15 Temmuz paneli düzenlendi. Moderatörlüğünü araştırmacı yazar İhsan Aktaş’ın üstlendiği panelin konukları Avukat Hüseyin Aydın ve gazeteci yazar Nedim Şener’di. Panelin açılış konuşmasını yapan Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün, Vakfın yurt dışındaki FETÖ okullarını devralmasının dışında kendi eğitim kurumlarını da açarak uluslararası eğitimin parçası haline geldiğini söyledi. Akgün; “15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra dünyada birçok ülke FETÖ okullarına yönelik farklı stratejiler geliştirdi. Bazı ülkeler FETÖ iltisaklı okulları devletleştirdi, bazıları kapattı, bazıları da 3. kişilere devretti, bazı ülkeler ise bu okulların Türkiye Maarif Vakfına devrini gerçekleştirdi. Batı dışında kalan ülkelerin yaklaşık olarak dörtte üçünde FETÖ iltisaklı okullara müdahalede bulunuldu.” ifadelerini kullandı. Türkiye Maarif Vakfının, 15 Temmuz’un hemen ardından yurt dışındaki FETÖ iltisaklı okulların devri ile ilgili birçok dosyayı önünde bulduğunu vurgulayan Prof. Dr. Akgün, 6 yıllık süreçte FETÖ iltisaklı okulları devralarak örgüte darbe vurmaya devam ettiklerinin altını çizdi. Prof. Dr. Birol Akgün, konuşmacılara katılımlarından dolayı teşekkür etti. Akgün’ün konuşmasının ardından paneli başlatan İhsan Aktaş, FETÖ’nün gerçek yüzünü Hrant Dink cinayetinde gösterdiğini, 15 Temmuz darbe girişimiyle de artık tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde terör örgütü olduklarını ispatladıklarını aktardı. Yargının 15 Temmuz’dan hemen sonra risk alarak mücadele ettiğini dile getiren Aktaş darbeye gösterilen refleksin yavaş yavaş azaldığını işaret etti. “FETÖ mensupları manipülasyon yapmada oldukça usta” Aktaş’ın söz verdiği gazeteci yazar Nedim Şener, Türkiye Maarif Vakfının FETÖ ile mücadelede etkin ve aktif rol oynayan bir kurum olduğunu, bu nedenle teşekkür ettiğini söyledi. FETÖ ile mücadele henüz bitmemiş olan, üstelik daha sıkı sürdürülmesi gereken bir husus olduğunun altını çizen Şener, “FETÖ, yalan ve iftira üzerine kurulu bir örgüt olması nedeniyle son derece tehlikeli bir yapıya sahip. Türkiye Maarif Vakfı olarak sahada sizler bu durumu daha iyi tecrübe ediyorsunuz. Bundan beş yıl önce söylenemeyecek, yapılamayacak olaylar artık gündeme geldi. FETÖ’cülere mağduriyet kılıfı uyduramayan siyasetçiler, Kanun Hükmünde Kararnameler ve terörle mücadele kanunu üzerinden dünyada PR çalışması yapıyorlar.” dedi. Mücadelenin iç cephesi olduğuna da değinen Şener, “İçeriden bazı isimler üzerinden yargıya mesaj vermeye çalışıyorlar. Demokrasi kılıfıyla terör örgütlerinin savunuculuğunu yapıyorlar. Askeri öğrenciler üzerinden kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar. FETÖ’nün yaptığı da budur. Mesela Stockholm’de önemsiz bir dernek kurarak küçük küçük damlalarla bir deniz oluşturacaklarını biliyorlar. Biz maalesef bunu yapamıyoruz.” cümleleriyle gelinen noktada örgütle mücadeledeki problemli alanları ortaya koydu. Örgüt mensuplarının manipülasyon yapmada usta olduklarını dile getiren Nedim Şener, “En az onlar kadar uyanık olmalıyız. Darbe girişiminden bugüne kendi kendime soruyorum, FETÖ ile ilgili bir şey yapmadıysam o günü boş geçirmiş sayıyorum. Üzerinde güneşin batmadığı bir terör örgütünden bahsediyoruz. Her gün özellikle Türkiye ile uğraşıyorlar. Aynı yalanı günlerce tekrarlıyorlar. Her kılığa giriyorlar ve algı çalışmaları yapıyorlar.” diyerek FETÖ’nün Türkiye ile mücadelesini manipülatif eylemler ve söylemler üzerinden sürdürdüğüne temas etti. FETÖ ile mücadelede en önemli vazifenin din adamlarına ve Diyanet İşleri Başkanlığına düştüğünün altını çizen Şener, sözlerini şöyle tamamladı: “FETÖ ile mücadele konusunda neler yapmalıyız, diye düşünmemiz lazım. FETÖ ve benzeri örgütler varlıklarını uluslararası destekle ve içeride bazı siyasi yapılanmaların omuz vermesiyle sürdürüyor. Dolayısıyla kendisini bu topraklara ait hisseden herkese FETÖ ile mücadelede önemli görevler düşüyor.” “FETÖ’yle mücadelenin uzun vadeli çözümü eğitim” Nedim Şener’in sonrasında konuşan Avukat Hüseyin Aydın da FETÖ meselesinin, uzun yıllar tıpkı devletin bir kısım kurumlarının olmadığı gibi yargının da kadrajında olmadığını vurguladı. Yargının bu yapıyı suç örgütü olarak görmesinin yakın zamana tekabül ettiğini anlatan Aydın, “Neden gerekli refleksi gösteremedi? Bunu anlamak için öncelikle örgütü ve hangi yıllarda devlet içerisinde örgütlendiğini anlamak lazım. 60 darbesinden sonra siyasetçilerin etkinliği sınırlandı. Yargı bürokrasisi devleti yöneten esas unsurlardı. Örgüt de bu strateji üzerinden kurguladı kendini. Bu stratejinin diğer önemli ayağı TSK’ydı. Orada da 1980’lerde örgütlenmeye başladılar. 1986’da askeri lisedeki yapılanmaları deşifre oldu.” diyerek, FETÖ’nün devlet içerisine sızmasının 50 yıllık hikayesinin olduğunu söyledi. 15 Temmuz’dan önce FETÖ ile mücadelenin Tayyip Erdoğan’la örgüt arasında olduğunun zannedildiğini vurgulayan Aydın, “FETÖ ile mücadelede yargıyla birlikte başka yöntemler bulmak zorundayız. Bu ülkenin gençleri bilerek devlete düşman haline getiriliyor. Bilerek ya da bilmeyerek başka devletin hizmetçisine dönüşüyorlar. Buna engel olmamız gerekiyor. İnsanlar nasıl mankurtlaştırılıyor, diye baktığımızda ‘yanılmaz’ bir liderlik konseptiyle karşı karşıya kalıyoruz. Bu konsepti yıkmadan örgütü bitirmek mümkün değil.” ifadeleriyle mücadelenin siyasi, hukuki ve sosyolojik sacayakları olduğuna atıfta bulundu. 15 Temmuz’dan geriye dönüşü, kanser hastalığına 6. evrede yakalanmış ve artık kurtulması mümkün görünmeyen birinin kurtulmasına benzeten Aydın, “Ama bu bünye benzer bir hastalığı artık kaldırmaz. 16 Temmuz’da millet devletini kurtardı. Millet devletten artık böyle bir olayla karşı karşıya kalmaması için adımlar atmasını bekler. 16 Temmuz sabahında bürokrasi ele geçirilse bile millet karşısında durulduğu takdirde başarılı olunamayacağı net şekilde görüldü. Eğer 15 Temmuz’da elde edemedikleri başarıyı siyasetle elde ederlerse bu mücadelenin bir anlamı kalmaz.” dedi. Örgütle mücadelenin uzun vadeli yolunun eğitim olduğuna dikkati çeken Aydın, FETÖ’nün fırsatı tekrar ele geçirmesinin ülkenin sonu olacağını, mücadele adına konsensüs oluştuğunu ve bu konuda daha hassas olunması gerektiğini söyleyerek sözlerini tamamladı. Soru cevap bölümünün ardından panel sona erdi. ...