Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kırgızistan temasları kapsamından Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi'ni ziyaret etti.Burada konuşan Erdoğan, ata yurdu Kırgız Cumhuriyeti'nde olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.Türkiye-Kırgızistan işbirliğinin sürekliliğinin en önemli güvencesinin, eğitim öğretim alanındaki projeler olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:"Türkiye olarak Kırgız gençlerinin daha aydınlık bir gelecek kurmalarına destek olmak amacıyla eğitim öğretim sahasında çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu çerçevede Kırgızistan'ın bağımsızlığının hemen ardından 1992 yılında imzaladığımız Eğitim Anlaşması kapsamında ortak okulumuz Türk Kırgız Anadolu Lisesi ve Anadolu Kız Meslek Lisesini eğitime açtık. 1995 yılında ise Manas Üniversitemizin temellerini attık. 2022 yılında Türkiye Maarif Vakfı okulumuzun açılması ile Kırgızistan'da eğitime verdiğimiz desteği bir kez daha teyit ettik. Gelinen aşamada ortak liselerimizde 400, Bişkek Türk okulumuzda 1200, TÖMER Türkçe kurslarımızda 3 bin 100 öğrencimiz var. Kısa süre önce açılmasına rağmen Türkiye Maarif okulumuzda 1500 öğrenciye ulaştık. Manas Üniversitesinde ise yaklaşık 7 bin genç kardeşimiz yükseköğrenim görüyor. Yani farklı seviyelerde toplamda 13 bini aşkın öğrenciye doğrudan destek sağlıyoruz."Erdoğan, bugüne kadar Türkiye bursları vasıtasıyla binlerce Kırgız öğrenciye Türkiye'de eğitim fırsatı sunduklarını vurgulayarak, "Tüm bu gayretlerimizle Kırgız kardeşlerimizin beşeri, akademik ve kültürel sermayesinin güçlenmesine ciddi katkıda bulunduk. İnsana yaptığımız yatırımların asla boşa gitmediğini ve gitmeyeceğini hepimiz çok iyi biliyoruz." değerlendirmesinde bulundu....
Güney Asya ülkesi Pakistan’da faaliyete başladığı yıldan bu yana başarılarıyla ön plana çıkan Pak-Türk Maarif Uluslararası Okulları, ülke genelinde 17 binden fazla öğrencinin katılımıyla Matematik Olimpiyatı gerçekleştirdi. 35 şehirde 65 sınav merkezinde gerçekleştirilen Okullar Arası Maarif Matematik Olimpiyatı (MISMO) 2022’ye 4, 5, 6, 7 ve 8. sınıf kademelerinden 17 bin öğrenci katıldı. Ülke genelinde eş zamanlı gerçekleştirilen sınav, ulaştığı katılım boyutu ve içerik unsurlarıyla Pakistan’daki en büyük matematik etkinliği olma özelliğini taşıyor. Öğrencilerin matematik becerilerini ölçmeyi ve genç matematikçilere fırsat sunmayı amaçlayan MISMO ile analitik yaklaşımların ortaya konulabilmesi için tarafsız bir platform sağlanması hedefleniyor. MISMO aynı zamanda ülkedeki devlet ve özel eğitim kurumlarını, öğretmenlerini ve farklı akademik geçmişlere sahip öğrencilerini de yarışmanın bir parçası yaparak Türkiye’nin bu alandaki tecrübesiyle Pakistan’ın akademik ortamına önemli bir katkıda bulunmayı amaçlıyor. Slogan: “Pakistan'ın El Harezmi’si kim olacak?” Türkiye Maarif Vakfı Pakistan Temsilcisi Harun Küçükaladağlı, 2022 MISMO etkinliğinin uzun bir salgın süreci sonrasında ilk büyük çaplı organizasyonları olduğunu belirterek, etkinliğin sloganını “Pakistan'ın El Harezmi’si kim olacak?” şeklinde belirlediklerini ifade etti. Küçükaladağlı, söz konusu sloganla bilim tarihinde çok önemli bir kişiliği işaret ederek öğrencilerde benlik şuuru ve aynı zamanda, keşifleriyle dünya tarihine katkıda bulunan bilim insanları ve önemli tarihi figürler hakkında farkındalık yaratmayı amaçladıklarını söyledi. 2019’da eğitim öğretime başlayan Pak-Türk Uluslararası Okullarında 13.048 eğitim görüyor. ...
Pak-Türk Maarif Uluslararası Okulları tarafından sınıf öğretmeni yetiştirmeye yönelik olarak düzenlenen mesleki gelişim programlarının üçüncüsü devam ediyor. Üç modül olarak düzenlenen programın ikinci modülü İslamabad Chak Shahzad Erkek Kampüsünde, üçüncü modülü H-8 Kız Kampüsünde yüz yüze verilen eğitimlerle tamamlandı. Pak-Türk Maarif Eğitim Koordinatörü Buğra Özler programla ilgili olarak, “Pak-Türk Maarif Uluslararası Okulları, öğretmeyi öğrenme ile el ele giden ve ömür boyu süren gelişen bir beceri olarak tanımlıyor. İyi yapılandırılmış mesleki gelişim programları, öğretmen yetkinliklerini pekiştiriyor ve öğretimi doğrudan geliştiriyor.” dedi. Pakistan’da önemli bir açık olan sınıf öğretmenliği eğitimindeki eksikliği gidermek ve Türkiye Maarif Vakfı misyonunun Pakistan’da yürütülen eğitim öğretim süreçlerine daha iyi aktarabilmek amacıyla İstanbul Üniversitesi- Cerrahpaşa, Sürekli Eğitim Merkezi iş birliğiyle başlatılan “Teacher Development Program” TDP (Öğretmen Gelişim Programı) mesleki gelişim programı, yüz yüze ve çevrimiçi eğitimlerle birlikte toplamda 200 saati kapsıyor. TDP03 – Modelling A New Paradigm in Teaching Primary Years adlı, üç modülden oluşan sertifika programı, ilk modülünde erken okur-yazarlık ve matematik alanlarına ilişkin alan bilgisi, ikinci modülde ise ilk modülü destekleyecek ve sarmal olarak ilerleyen İngilizce ve Matematik alanlarında öğretim ilke ve yöntemleri, üçüncü modül kapsamında fen bilgisi öğretimi ve ilköğretimde ölçme-değerlendirme alanlarında öğretmen bilgisinin gelişimini amaçlıyor. Programın ikinci ve üçüncü modülü alanında uzman eğitmenler tarafından İslamabad Chak Shahzad Erkek Kampüsünde ve H-8 Kız kampüslerinde düzenlendi. Toplamda 10 gün-70 saat süren eğitimlerde uygulamalı atölye çalışmaları, grup etkinlikleri, yansıtıcı çalışmalar, vaka analizi ve iyi uygulama örnekleri üzerine incelemeler yapıldı. ...
#MaarifBülten'in 2️⃣3️⃣. sayısı yayımlandı!...
Bu yıl ikincisi düzenlenen İstanbul Eğitim Zirvesi’nin son panelinde Eğitimde Alternatif Arayışlar konusu konuşuldu. İstanbul Medeniyet Üniversitesinden yetişkin eğitimi doçenti Ömer Avcı’nın moderatörlüğünde yapılan panelde EdX İş Geliştirme Başkanı John Schwartz, Coursera for Campus Küresel Başkanı Scott Shireman, Marmara Üniversitesinden Psikiyatri profesörü Kemal Sayar, Peshawar Üniversitesinden eğitim sosyolojisi uzmanı ve öğretmen eğitimi profesörü Syed Munir Ahmad ve Afrika Kalkınma Üniversitesinden Kader Kaneye konuştu. Soru-cevap şeklinde gerçekleşen panelde, pandemi sonrası döneme ilişkin pandemi dönemindeki bazı uygulamaların ihtiyaçları ne kadar karşılayabileceği tartışıldı. John Schwartz çevrimiçi eğitim birçok yönden olumlu seçenekler sunabileceğini söyleyerek, çevrimiçi veya yüz yüze eğitim birbirinin alternatifi olmadığının altını çizdi. Yeteneklerin eşit dağıtıldığı ancak fırsatlar için aynı şeyin söylenemeyeceğini savunan Scott Shireman, “Pandemi sonrası artık fırsatların eşit dağıldığı bir sürece giriyoruz. Eğitimde başlayan köklü değişimlerden birinin de bu değişimle gerçekleşeceğini düşünüyorum.” ifadelerini kullandı. Kemal Sayar, pandemide bu kadar uzun süre organik eğitimden uzak kalmanın öğrencileri çok olumsuz şekilde etkilediğini vurgulayarak, “Oyun ve ekran bağımlılığı gelişti. Ekran bağımlılığının iyileşmesi çok uzun zaman alacak. Okullar dijital içeriği sınırlı olarak kullanmaları. Öğrencileri sahaya çıkararak bir tür detoks sürecinden geçirmeli. Aileler çocukların ruhsal dayanıklılığını artırmak için, çocukların daha fazla ruhsal ihtiyaçlarını gidermek için onlara daha fazla zaman ayırarak göz temasını artırmalıdır. Beynimizde ahlak alanıyla görme alanı birbirine çok yakın. Gözlerinin içine baktığımız bir insana kötülük yapamayız.” şeklinde konuştu. Geleceğin eğitimi nasıl olmalı sorusu teknik bir soru değil, manevi bir soru olduğunu söyleyen Sayar, “Yüz yıldır terapi görüyoruz, yüz yıldır hukuk teamülleri uygulanıyor ama dünya kötüye gidiyor. Okulda ne yapmalıyız? Asıl soru bu olmalı. Bilgiyi bir sopa olarak değil, dünyadaki çeşitliliği artıracak, empati ve sezgi melekelerini geliştirecek bir kaldıraç olarak kullanabilir miyiz? Eğitim miğfer değiştirdikçe hayatı değil, egolarımızı tahakküm altına alarak daha güzel bir dünya oluşumuna katkı sağlayabilir.” diyerek bilginin gücünü ve hangi amaçla kullanıldığında nelere mal olacağını aktardı. Okulun temel hedefinin çok iyi meslek sahibi etmek değil, ahlakı, medeniyeti artırarak dünyayı daha yaşanabilir bir yer kılmak olması gerektiğini söyleyen Sayar, sözlerini şöyle tamamladı: “Eğitimin temeli ‘biz dünyaya nasıl çocuklar bırakacağız?’ olmalı. Dijitalleşmenin doğru bilgiyi yanlış bilgiden ayırmak gibi bir zorluğu ortaya çıkardığını söylemeliyiz. Günümüz toplumunda öğretmenin önümüzdeki bilge adamdan yanımızdaki kılavuza evrildiğini görüyoruz. Eğitim ancak eleştirel bir bilinçle gerçekleştirebilir. Eğitim bize sorular sorup uygarlıkların suçlarını da düşündürebildiği ölçüde faydalıdır. Eğitimde kendimize değer katmanın tek yolu başkalarına değer katmaktır.” Panel konuşmacıların sorulara verdikleri cevapla tamamlandı. ...
Asya’dan Afrika’ya, Balkanlardan Ortadoğu’ya, Amerika’dan Avustralya’ya 6 kıtada 51 ülkede iyi insan yetiştirmek üzere dünyanın iyiliği için faaliyetlerini sürdüren Türkiye Maarif Vakfı, “Okulun Geleceği: Pandemi Sonrası Eğitimin İhtiyaçları” temasıyla İstanbul Eğitim Zirvesi’nin ikincisini düzenledi. Zirve’nin açılış konuşmasını Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün yaptı. Prof. Dr. Akgün’ün konuşmasının tam metni şöyle: “Saygıdeğer Bakanım, Dost ve Kardeş ülkelerimizin çok değerli bakanları, Değerli Milletvekillerimiz, Belediye Başkanlarımız Vakfımızın kıymetli Mütevelli Heyeti, Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu Üyeleri, İstanbul Eğitim Zirvesi’nin kıymetli katılımcıları Vakıf mensuplarımız, Basın ve medya dünyamızın güzide temsilcileri Bizleri dünyanın dört bir yanından canlı yayında takip eden hanımefendiler, beyefendiler. İstanbul Eğitim Zirvesine hepiniz hoş geldiniz. İkincisini düzenlediğimiz İstanbul Eğitim Zirvesi’nin uluslararası eğitim alanına önemli katkılar sunmasını temenni ediyor; Zirveyi teşrif eden sayın Bakanlarımıza, diplomatik misyon temsilcilerine, akademisyenlere, öğrencilere, eğitime gönül vermiş her katılımcıya şükranlarımı sunuyorum. Konuşmama başlarken, 29 Ekim 1923’te ilan ettiğimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin 99. yılını kutluyor, Cumhuriyetimizin banisi olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını saygıyla anıyorum. Cumhuriyet olarak 100. yılımıza girerken, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu, ‘Türkiye Yüzyılı’ vizyonu doğrultusunda ülkemizin 2023, 2053, 2071 hedeflerine güçlü ve kararlı ilerleyişinde Türkiye Maarif Vakfı olarak üzerimize düşen rolün idrakiyle uluslararası eğitimde bir ‘marka’ olmanın gururunu yaşadığımızı ifade etmek isterim. Türkiye Maarif Vakfı, Türkiye’nin uluslararası eğitim alanında dünyaya açılan penceresidir. Vakfımız, TBMM tarafından kabul edilen özel bir kanunla, 2016’da kurulmuştur. Vakfın amacı Türkiye adına yurtdışında örgün ve yaygın eğitim faaliyetleri vererek, Türkiye ile ilgili ülke halkları arasında sosyal ve kültürel alanda insani bağları geliştirmektir. TMV’nin bunun dışında gizli bir siyasi, ideolojik veya dini bir ajandası yoktur. Vakfımızın misyonu ve faaliyetleri esasen BM’nin kuruluş tüzüğünde ifade edilen tüm dünyada kalıcı barışı korumak ve BM 2030 Vizyon Belgesinde deklare edilen ‘Sürdürülebilir Kalkınma İçin Kaliteli Eğitim’ hedefleriyle ve OECD’nin ‘Eğitim 2030’ belgesinde belirtilen hedeflerle örtüşmektedir. Bu anlamda Türkiye Maarif Vakfı, eğitim yoluyla daha adil ve yaşanabilir ve bir dünyanın kurulmasına hizmet etmektedir. Halihazırda 51 ülkede 440 eğitim kurumumuz bulunmaktadır. Bunların 418’i K-12 seviyesindeki okullardan oluşmaktadır. Ayrıca Arnavutluk’ta bir üniversitemiz ve 12 farklı ülkede 21 farklı Etüt Merkezlerimiz de bulunmaktadır. Vakfımız uluslararası alanda faaliyet gösteren diğer tüm eğitim kurumları, eğitim otoriteleri ve akademisyenlerle de eğitimde iş birliği yapmaktadır. Bu bağlamda şu an dünyanın 105 ülkeyle yakın temas halindeyiz. 55 ülkede ofislerimiz vardır. 51 ülkede ise yetkin öğretmenleri ve idarecileriyle altı kıtaya yayılmış eğitim kurumlarımızla 50 bini aşkın öğrenciye kaliteli ve nitelikli eğitim hizmeti vermekteyiz. Bulunduğumuz ve temasta olduğumuz her ülkede Türkiye Maarif Vakfı olarak eğitim bakanlıklarıyla da yakın iş birliği içerisinde çalışmaya özen gösteriyoruz. Her ülkenin eğitim politikasına ve müfredatına saygılı olduğumuzu, ülkelerin kendine özgü eğitim ihtiyaçlarını dikkate aldığımızı açıkça ifade etmeliyim. Davetimizi kırmayıp bugün teşrifleriyle bizleri onurlandıran sayın Eğitim Bakanlarımız da bu konuda bana hak verecektir. Okullarımızda uyguladığımız müfredat ilgili ülkedeki eğitim bakanlığının onayıyla kullanılmaktadır. Maarif Okullarında çoğunlukla bulunduğumuz ülkenin yerel müfredatı esas alınmakta ve kullanılmaktadır. Bunun dışında ilgili hükümetlerin izniyle uluslararası eğitim programları da okullarımızda uygulanabilmektedir. Bu kapsamda kuruluşumuzun 6. yılını geride bırakırken 51 ülkede edindiğimiz eğitim tecrübesi ve çalışmalar ile Türkiye’nin eğitim tecrübesinin bir araya gelmesi sonucunda vakfımıza özgün bir uluslararası eğitim programı oluşturduğumuzun müjdesini vermek isterim. International Maarif Programme olarak isimlendirdiğimiz ve IM olarak kısalttığımız programımızın kısa süre içerisinde sadece Maarif Okullarında değil uluslararası eğitim alanındaki her kuruma ilham kaynağı olacağını düşünüyorum. Vakfımızın eğitim stratejisinde hangi müfredat olursa olsun, öğrencilerimize 5 temel sütunda (five pillars) çağdaş eğitim verdiğimizin altını çizmek isterim. Bunlar; modern fen bilimleri, sosyal bilimler, bilişim teknolojileri, yabancı dil eğitimi ve yerel kültür ve değerlerdir. Özellikle dil becerilerinin geliştirilmesi amacıyla; bulunduğumuz ülkelerin resmi dilinin okullarımızda yüksek standartlarla öğretilmesine çok önem veriyoruz. Bunun yanında Türkçe öğretimi konusunda okullarımızda öğrencilerimizin okuma, yazma, dinleme ve konuşma becerilerini bütünsel olarak kazanmaları için farklı seviyelerde hazırladığımız ders kitapları ve materyalleri ile güçlü bir dil öğretim modeli ortaya koyuyoruz. Okullarımızda Türkçe ve ülkenin resmi dilinin yanı sıra dünya genelinde yaygın kullanılan yabancı dillerin öğretimini de önemsiyoruz. Dolayısıyla Maarif Okullarından bir öğrenci en az üç dille mezun olabilmektedir. Şunu da belirtmek isterim ki, Türkçe’nin uluslararası standartlarda öğretimi alanında yaptığımız çalışmalardan dolayı Türk Dil Kurumumuz tarafından bu yıl Türk Diline Hizmet Ödülü’ne layık görülmekten büyük onur duyduk. Tüm çalışma arkadaşlarıma bu ödülden dolayı teşekkür ediyorum. Değerli katılımcılar; Türkiye Maarif Vakfı olarak her ülkede standartlaşmış, tek tip bir eğitim modeli sunmuyoruz. Az önce bahsettiğim 5 ana bileşen nitelikli ve kaliteli eğitimimizin temellerini oluşturmaktadır. Bununla birlikte, bölgelere veya ülkelere göre değişen esnek modüller de oluşturmaktayız. Her ülkenin tarihi, kültürü, dili ve tecrübesini değerli görüyor, bu çeşitliliği zenginlik olarak müfredatımıza kazandırmak istiyoruz. Bu sebeple dünyanın farklı coğrafyalarına erişen bir uluslararası eğitim ağı olarak bir taraftan uluslararası eğitimde yaşanan tartışmaları, yenilikleri ve gelişmeleri yakından takip ederken, diğer taraftan her ülkenin kendine özgü eğitim içeriklerini de anlamaya, öğrenmeye gayret ediyoruz. Vakıf olarak oluşturduğumuz bu güçlü eğitim ağının etkileşimini güçlendirmek ve dünyanın tecrübesini bir araya getirmek için de iki yıldır İstanbul Eğitim Zirvesini düzenliyoruz. Geçtiğimiz yıl Eğitimde Yeni Eğilimler ve Dönüşüm teması ile ilkini gerçekleştirdiğimiz İstanbul Eğitim Zirvesinde bu yıl, birbirinden değerli konuşmacılarımızla birlikte Pandemi Sonrası Eğitimin İhtiyaçlarına odaklanacağız. Aralık 2019’da başlayan ve çok kısa zamanda tüm dünyaya yayılarak yüzyılın en büyük pandemisine dönüşen Koronavirüs salgını, başta dünya sağlık sisteminin işleyişi olmak üzere siyaset, ekonomi, güvenlik ve eğitim alanlarında küresel yönetişim süreçlerini ciddi zaaflara uğratmıştır. Pandemi dönemi toplumsal hayatımızı da çok yönlü ve radikal biçimde etkilemiştir. Salgının yayılmasında önlem olarak okulların kapatılması gündeme alındığı için de eğitim alanı pandemi döneminin en tartışmalı alanlarından birisi oldu. Siyasetçiler, kanaat önderleri, medya ve aileler; toplum sağlığının korunması ve pandemiyle mücadelenin başarısı için gerekli olan sıkı izolasyon tedbirleri ile yeni neslin geleceğe güçlü biçimde hazırlanması için kesintisiz eğitimin sürdürülmesi arasındaki ikilemle yüzleştiler. Dünyanın dört bir yanında COVID-19 virüsü ile mücadele için okullarda yüz yüze eğitime ara verilmiş, salgının bulaşma hızı ve etkisi azaltılmaya çalışılmıştır. Bu durumdan yaklaşık 1.6 milyar öğrenci etkilemiştir. Kıymetli konuklarımız; Türkiye olarak herkesi hazırlıksız yakalayan bu sağlık krizinde, etkili tedbir ve mücadele yöntemleri uygulayan, uluslararası dayanışma ve iş birliğini ısrarla sürdüren önemli bir aktör olarak uluslararası kamuoyunun takdirini kazanmış olmaktan memnuniyet duyuyoruz. Türkiye bu dönemde ortaya koyduğu eğitim politikaları ve uzaktan eğitim araçları ile öğrenciler ve aileler için farklı alternatifler sağlamayı başarmıştır. Ancak okulların uzun süreli kapanması alternatif imkanlar ne kadar güçlü olursa olsun ülkemizde de zorlukların yaşanmasına, bilhassa veliler nezdinde sorunların yaşanmasına neden olmuştur. İlerleyen tüm eğitim teknolojileri araçlarına rağmen içerik geliştirmede tüm dünya büyük zorluklar yaşamıştır. Ortaya çıkarılan içeriklere eşit koşullarda erişim meselesi ise bugün pandeminin eğitime etkileri konusunda üzerinde en çok düşünmemiz gereken konulardandır. İnternet ve teknolojik araç imkânı olanlar ile olmayanlar arasında eğitim farkı oluştu. COVID neslinin eğitimindeki bu kayıpların telafisi kolay olmayacak; bu neslin toplumsal refahı üzerinde hayat boyu devam edecek edecektir. UNESCO’ya göre dünyada salgından etkilenen nesillerin yaşam boyu yaklaşık yaklaşık 17 trilyon Dolar seviyesinde bir gelir kaybı yaşama riski söz konusudur. Böyle bir kayıp dünyanın gayrisafi hasılasının yüzde 14’ünü oluşturmaktadır. Bu nedenle son yıllarda artan nesiller arası adalet taleplerini de bu gözle okumak gerekir. Tüm bu riskleri de göz önünde bulundurarak Türkiye Maarif Vakfı kuruluşundan itibaren eğitim öğretim sistemleri alt yapısına önemli yatırımlar yapmış, uzaktan eğitim ve LMS programları konusunda ciddi bir kapasite ve tecrübe sahibi olmuştur. Bu sebeple Vakfımız Koronavirüs Salgınının yol açtığı krizi oldukça profesyonel bir şekilde yönetebilmiştir. Salgın döneminde faaliyet gösterdiğimiz ülkelerin alt yapısı ile uyumlu şekilde 13 farklı uygulama ve 500 sanal sınıfla bütün eğitim kurumlarımızda çok farklı ve zengin yöntemlerle öğrencilerimize uzaktan eğitim hizmeti sunmayı başarmış bulunmaktayız. Salgın sürecinin ardından öğrencilerimizin muhtemel bir öğrenme kaybı yaşayıp yaşamadıklarını kontrol etmek için de okullarımızda akademik ve sosyal taramalar yapılmakta ve öğrenme eksiklikleri söz konusu olduğunda gerekli destek öğrencilerimize sağlanmaktadır. Bu süreci sağlıklı şekilde yürütmemizde emeği geçen başta Maarif öğretmenlerimiz olmak üzere tüm Maarif çalışanlarımıza gönülden teşekkür ederim. Değerli katılımcılar; Pandemi sürecinde hep birlikte tecrübe ettiğimiz açık bir durum vardı: Okullara kısa dönemli alternatifler geliştirilebilir, uzaktan eğitim yapılabilir ama Ivan Illich’in kavramı ile ‘Okulsuz Toplum’ mevcut koşullarda düşünülemez. Hatta denilebilir ki okulun kıymeti pandemi döneminde çok daha iyi anlaşılmıştır. Pandemi sonrası okula dönüş konusunda ise iki konu ön plana çıkmaktadır. Birincisi; okuldan uzun süre ayrı kalan öğrencileri yeniden okul ortamına ısındırmak ve geleneksel eğitim iklimine yeniden uyum sağlamalarına yardım etmek. Pek çok ülkede bu konuda yapılan araştırmalar öğrencilerde pandemi döneminde kazanılan online bağımlılık ve eve kapanma alışkanlığının kolay aşılamadığını gösteriyor. Burada özellikle eğitim endüstrisinin öğrencilerin yaşı ve gelişim düzeylerini dikkate almaksızın ‘teknoloji temelli’ eğitimi amaç haline getirirken; buna karşın klasik okul sisteminin gösterdiği statükocu duruş, öğretim süreçlerinde idareci, öğretmen ve öğrenciler arasında yeni tartışmalar da yaratmaktadır. Eski ve yeni arasındaki bu tartışmaları belki geçiş döneminin paradigmatik krizi olarak okumak da mümkündür. Her halükârda eğitim yöneticileri ve siyasiler açısından hassasiyetle yönetilmesi gereken bir süreçle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. Bugün sınıf esasına dayalı 19. yüzyılda oluşmuş yüz yüze eğitim ile dijital dünyanın gerçeklerine uygun eğitim yöntemleri ve pedagojisi birbirinden çok farklıdır. Okullarda artık smart board sistemleri; dijital eğitim materyalleri öğretmen-öğrenciler arasında 7/24 iletişime dayalı öğrenme süreçleriyle eğitim yapılmaktadır. Yeni nesil daha iki yaşındayken teknoloji ile tanışmaktadır. İstediği bilgilere her an ulaşmaktadır. Dolayısıyla öğrenciler sınıfta ders öğrenmeyi sıkıcı bulmaktadır. Dijital neslin dikkati çok kısa ve dağınıktır. Dolayısıyla bizler için pandemi sonrası dünyada hız kazanan endüstri 4.0 ve toplum 5.0 gerçekliği ile yüzleşmek ve çocuklarımızı yarınlara daha iyi hazırlamalıyız. Pandemi sonrası okula dönüş konusunda ikinci konu ise; pandeminin bıraktığı psiko-sosyal etkilerdir. Zirvemizde de farklı oturumlarda ele alacağımız bu konu, öğrenci, öğretmen ve aileler boyutuyla hassas şekilde değerlendirilmelidir. Çünkü pandeminin sosyal ve duygusal gelişime etkilerinin çok uzun süreceği konusunda farklı araştırmalar vardır. Çocuklarımızın duygusal dayanıklılığını sağlamak ve belirsizliklerle mücadele gücünü artırmak için eğitimciler olarak daha fazla çaba göstermemiz gerekecek. Sevgili misafirler; İstanbul Eğitim Zirvesi tüm bu sorunların tartışıldığı önemli platformlardan biridir. Uluslararası eğitimin temel sorunlarının ve yeni yaklaşımlarının tartışıldığı geleneksel bir uluslararası platform olmasını arzu ediyoruz. Çok zor zamanlarda, kompleks sorunlarla yüzleştiğimiz bir geçiş döneminde, özgün çözümler bulmak ve yeni nesillerin geleceği için kolektif bir tartışma ortamı oluşturmanın gereğine samimiyetle inanıyoruz. Küresel bir eğitim markası olan Türkiye Maarif Vakfı olarak gelişmenin, ilerlemenin ve sorunları çözebilmenin yolunun uluslararası işbirliği ve karşılıklı müzakerelerden geçtiğini biliyoruz. Onun için Türkiye merkezli bir eğitim kurumu olarak küresel düşünüp yerel hareket etme felsefesini benimsiyoruz. Bu Zirvede, Sayın Bakanlarımızın katılacağı üst düzey oturumda, pandemi döneminde yüz yüze eğitimlerin durdurulması sonrasında adeta öğrencilere hasret kalan okulların geleceğini, pandemi sonrasındaki yeni beklentilerle birlikte eğitimin ihtiyaçlarını ele alacağız. Bu sürecin ana aktörlerden olan öğretmenlerimizin gözünden, okula yeniden dönüş sürecinde yaşananları Öğretmen Panelinde konuşacağız. Bunlar dışında dört farklı panelde ise okula yeniden dönüşün akademik tahlilini; Pandeminin en çok etkilediği çocuklarımızın ve gençlerimizin, yani COVID Neslinin geleceğini; farklılaştırılmış eğitim modellerini eğitimde alternatif arayışlarını detaylı bir şekilde ele alacağız. Bu duygu ve düşüncelerle İkinci İstanbul Eğitim Zirvesine katılan, destek sunan bütün Bakanlarımıza, akademisyenlerimize, öğretmenlerimize şükranlarımı sunuyorum. Bizlere her zaman destek olan Sayın Cumhurbaşkanımıza, Milli Eğitim ve Dış İşleri bakanlığımıza ve sponsor kuruluşlarımıza da hassaten çok teşekkür ediyorum. Son olarak bir teşekkürü de bu Zirvenin düzenlenmesinde emeği geçen Mütevelli Heyeti ve Yönetim Kurulu üyelerimiz ile vakfımızın her düzeydeki yöneticilerine ve gizli kahramanları olan tüm çalışanlarımıza borç biliyorum. Zirvenin başarılı geçmesini diliyor ve hepinize saygılarımı sunuyorum.”...
Türkiye Maarif Vakfı tarafından düzenlenen; akademisyenler, uzmanlar ve eğitim otoritelerinin katıldığı 2. İstanbul Eğitim Zirvesi’nin ikinci gününde COVID Neslinin Geleceği tartışıldı. Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yusuf Alpaydın’ın moderatörlüğünde gerçekleşen panele OECD Eğitim ve Beceriler Başkanlığı Direktörü Andreas Schleicher, New York Tiran Üniversitesinden psikoloji profesörü Enila Cenko, 29 Mayıs Üniversitesinden Felsefe profesörü Tahsin Görgün, Indiana Üniversitesinden Enrique Galindo ve UNESCO Öğretmen Gelişimi Bölüm Direktörü Carlos Vargas Tames katıldı. Andreas Schleicher gelecekte karşı karşıya kalacağımız en önemli sorunun; bilginin daha fazlasını öğretmek değil gençlere bir filozof gibi düşünmenin ne anlama geldiğine dair derin bir anlayış kazandırmak ve sorunlara birden fazla disiplin merceğinden bakabilmek olacağını söyledi. Okuryazarlığın artık bilgi öğrenmekle ilgili olmadığını vurgulayan Schilder; tamamen bilgiyi inşa etmekle ilgili olduğunu vurguladı. Enila Cenko, “Pandeminin bittiğini ve dolayısıyla ruh sağlığı üzerindeki etkilerinin bittiğini düşünmek isteyebiliriz. Ancak ne yazık ki, araştırmalar ve veriler pandeminin özellikle gençlerin ruh sağlığı üzerindeki etkisinin uzun vadeli olduğunu gösterdi.” diyerek pandemi sonrası öğrencilerin yaşayabileceği en önemli sorunu dile getirdi. Cenko, “Pandemiyi bu anlamda bir fırsat olarak değerlendirebilir ve özellikle genç nesillerin psikolojileri konusunda çalışmalar geliştirebiliriz. Gençlerin psikolojik altyapılarını güçlendirmeli ve bu konuyu bütüncül bir bakış açısıyla ele almalıyız.” ifadelerini kullandı. Enrique Galindo, pandemi dönemi sonrasında öğrencilere yönelik kişisel desteklerin önemli olduğunu söyleyerek, COVID neslinden denildiğinde tüm öğrencilerden bahsedilmediğinin, dolayısıyla öğrencilerle tek tek ilgilenip destek sağlamak için daha fazla çaba gösterilmesi gerektiğinin altını çizdi. Prof. Dr. Tahsin Görgün, eğitim meselesini tümel bir yaklaşımla değerlendirerek, öğrencilere gerekli bilgileri vermenin yanı sıra, başarılı bir eğitim sisteminin ayırt edici özelliği olan seçme ve doğru seçim yapma becerisini kazandırmak gerektiğini aktardı. Vargas Tames ise, eğitimi dönüştürmek için öncelikle öğretmenler hakkındaki düşüncelerimizi değiştirmek gerektiğine atıfta bulunarak; öğretmenlerin politika üreticileri tarafından tanınmaları, eğitilmeleri ve kabul edilmeleri gerektiğine değindi. Zirve, Farklılaştırılmış Eğitim paneliyle devam edecek. ...