TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Kuzey Makedonya'nın Kalkandelen şehrindeki Uluslararası Maarif Okulu'nu ziyaret etti. Öğrenci ve öğretmenlerle bir araya gelen Kurtulmuş, okulun faaliyetlerine ilişkin yetkililerden bilgi aldı.Kalkandelen Uluslararası Maarif Okulu'nca düzenlenen "21 Aralık Türkçe Eğitim Bayramı" programına TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Türkiye Maarif Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Mahmut Özdil, Yönetim Kurulu Üyesi Ali Çiçek, Kuzey Makedonya Ülke Temsilcisi Osman Demirgül, Bölge Daire Başkanı Kemal Bulut ve Makedonya Maarif Okullarının yöneticileri, öğretmenleri ve öğrencileri katıldı.Programın açılış konuşmasını yapan Mütevelli Heyeti Üyesi Özdil, Vakfın yaklaşık 8 yıl önce faaliyete başladığını hatırlatarak, Türkiye'nin eğitim alanındaki birikimini dost ve kardeş ülkelerle paylaşırken ilişkileri de zenginleştirmeyi hedeflediklerini belirtti. Türkiye Maarif Vakfının 55 ülkede 500'ü aşkın eğitim kurumunda 50 bini aşkın öğrencisi olduğuna dikkat çeken Özdil, bu başarının Türkiye Cumhuriyeti'nin makamlarının ve büyükelçiliklerinin büyük destekleriyle gerçekleştiğini vurguladı ve teşekkür etti.Kuzey Makedonya’nın Vakfın faaliyete başladığı ilk ülkelerden biri olduğunu ve şu anda iki ayrı kampüste bine yakın öğrenciyle faaliyetlerin sürdürüldüğünü ifade eden Özdil, TBMM Başkanının Maarif Okullarını ziyareti ve programa katılımının Vakıf mensuplarını onurlandırdığını belirtti.Programda konuşma yapan Kurtulmuş, öğrencilerle aynı çatı altında bulunmaktan duyduğu memnuniyeti ve Maarif Okullarının Üsküp ve Kalkandelen dışındaki şehirlerde de açılması temennisini dile getirdi.Kurtulmuş, "Balkan coğrafyasıyla Türkiye arasındaki ilişkiler sadece farklı ülkelerin resmi ilişkilerinden ibaret değildir. Balkan ülkeleriyle Türkiye arasındaki ilişkinin ana ekseni, halklar arasındaki kardeşlik ve dostluk ilişkisidir. Hemen hemen Balkan coğrafyasının her köşesinde her farklı ırk ve kültür mensubu olan Balkan ülkeleriyle ilgili Türkiye'nin tarihten gelen kadim dostluk ve gönül köprüleri vardır." diye konuştu.İkili ilişkilerde zaman içerisinde çok büyük mesafeler kat edildiğini belirten Kurtulmuş, Türkiye'nin kültürel diplomasi kurumlarıyla hemen hemen Balkanların her yerinde Balkan halklarıyla ilişkileri kuvvetlendirecek çalışmalar ortaya koyduğunu ifade etti.Kuzey Makedonya başta olmak üzere Balkanlarda TİKA, Maarif Vakfı, Yunus Emre Enstitüsü, Diyanet Vakfı, Vakıflar Genel Müdürlüğünce hayata geçirilen projelerle toplumsal kalkınmaya da destek olunduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Türkiye sadece komşu olmanın ötesinde, aynı ortak tarihi benimseyen, aynı ortak kültürün içinden gelen, bu coğrafyada asırlardır birlikte yaşadığımız dostlarımızın, kardeşlerimizin güçlenmesi için çok büyük imkanları seferber etti. Gönlümüz arzu eder ki bundan sonra da bu ilişkileri çok daha güçlü bir şekilde sürdürmek nasip olsun." değerlendirmesinde bulundu.Kurtulmuş, yeni dünya dengesinde yıldızı parlayacak ülkelerden birinin Türkiye olacağını vurguladı.Türkiye'nin güçlenmesi ve büyümesinin, Balkan, Orta Doğu ülkelerinin güçlenmesi, doğu-batı gerilimlerinin azaltılarak dünyanın barış ve esenliğe doğru yol alması anlamına geleceğini dile getiren Kurtulmuş, bu kapsamda beraber yol alınacağını söyledi.Geleceğin en önemli teminatlarından birinin ortak kültürel zenginlik olduğunu aktaran Kurtulmuş, Balkanlardaki "Osmanlı barış düzeninin" tarihi bir hikayeden ibaret olmadığını, Balkanlarda etnik yapılarıyla kültürel farklılıklarıyla insanların bir arada yaşadığını belirtti. "İnsan sadece diliyle konuşmaz, gönlüyle de konuşur"Kültürün her alanında yapılacak desteklerin, hizmetlerin önemli ve her türlü takdirin üzerinde olduğunu ifade eden Kurtulmuş, bunun en başında gelen unsurun "dil" olduğunu belirtti.Gönül diliyle konuşmayı başarmış, bunu davranışlara da yansıtmış bir millet olduklarını dile getiren Kurtulmuş, "İnşallah Türkçenin yaygınlaşması, yaygınlaştırılmasıyla bu muazzam kültürel birikimimiz, gönül dili olarak ortaya çıkan birikimimizle çok geniş kitleler tarafından benimsenecek, özümsenecek, anlaşılacak ve sonraki nesillere aktarılacaktır." dedi....
Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Dr. Ali Taha Koç, Türkiye Maarif Vakfının geleneksel hale gelen etkinliği Maarif Söyleşileri’nin konuğu oldu. Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün, Başkan Vekili Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili, Mütevelli Heyeti Üyesi Doç. Dr. Zeynep Arkan, Yönetim Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Mehmet Özkan, Bülent Çiftci, Ahmet Türkben ve Vakıf çalışanlarının katıldığı söyleşi “Dijital Dönüşüm ve Eğitime Yansımaları” başlığıyla gerçekleştirildi. Konuşmaya yapay zeka tarafından yazılan metni okuyarak başlayan Dr. Koç, teknolojinin geldiği noktayı gözler önüne serdi. Bilgi teknolojilerindeki dönüşümün hiç bugünkü kadar etkili olmadığının altını çizen Ali Taha Koç, “Yenilik popüler bir kavram haline geldi. Yenilikçi çalışmalar hızla ilerliyor. Teknoloji hayatımızın her yanını kuşattı. Bunlardan biri de ChatCPT. Her ne olursa olsun yenilikçi teknolojilerden yararlanmalıyız. Ancak kolaycılığa kaçmadan.” ifadelerini kullandı. “Bir yapay zeka başka biri tarafından ortaya çıkarılıyor” ChatCPT’deki en önemli harfin Transformer’ın yani dönüştürücünün baş harfi “T” olduğunu aktaran Koç, “Buradaki dönüştürücü etkiyi analiz edecek ve doğru kullanımı için yönlendirme yapacak olan yine insanoğlu. ChatCPT, insan gibi düşünen bir sistem. Alt yapısında çok fazla yapay zeka var. Turnitin’de de yapay zeka kullanılıyor. Bir yapay zeka, başka bir yapay zeka tarafından ortaya çıkarılıyor.” dedi. Dijital zekanın öğrencilerin kopya çekme gibi kolaycılığa kaçmalarını sağlayacak bir tarafının da bulunduğuna temas eden Dr. Ali Taha Koç, teknolojiyi pozitif anlamda kullanmak zorunda olduğumuzu, dünyada dijitalleşmenin çıktısının veri olduğunu, dolayısıyla bir veri bombardımanıyla karşı karşıya kaldığımızı, önümüze düşen her veriye inanmamamız gerektiğini dile getirerek, güven probleminin dijital dünyada çok yaygınlaştığını vurguladı. “Yapay zeka dezenformasyonu tetikliyor” Türkiye’nin genç bir nüfusa sahip olduğuna ve ülkemizde dijital alt yapıların çok fazla kullanıldığına atıfta bulunan Dr. Koç, “Yapay zeka dezenformasyonu da tetikliyor. Mesela yapay zeka Pentagon’da patlama olduğuna dair bir görüntü hazırladı. Gerçek olmamasına rağmen Amerika’da borsa yüzde 30 düştü. Dolayısıyla her veriye inanmamak lazım. Gençlere öğretmemiz gereken en önemli şey dijital dünyanın geleceğimizi belirlemesi. Yapay zekayı kullanarak paranın üzerinde bulunan Cahit Arf fotoğrafını konuşturduk. Cahit Arf’ın dijital sesi olmadığı için ben seslendirdim. Ama eğer dijital ses kaydı olsaydı ona istediğimiz şeyi söyletebilirdik.” cümleleriyle teknolojide gelinen noktayı özetledi. Koç, yapay zekanın nasıl kullanılması gerektiğini Tom ve Jerry isimli çizgi filmden de örnek vererek anlattı: “Tom’un rakibi robot kedi, Jerry’i yakalıyor. Sonra Jerry akıllılık ederek oyuncak fareler getiriyor. Robotun aklı karışıyor ve işini yapamaz hale geliyor. Daha sonra Tom tekrar eve dönüyor. Mesela burada yapılması gereken Tom’u robotun başına koymaktı. Dolayısıyla yapay zeka, meslekleri elimizden almayacak, yeni meslekleri ortaya çıkaracak.” “Siber vatanımızı da korumak zorundayız” Siber vatan kavramına değinen Dr. Ali Taha Koç; Mavi vatan gibi, topraklarımız gibi siber vatanımızı da korumamız, bunu yaparken de yeni meslekleri icra edecek mühendisler yetiştirmemiz gerektiğine işaret etti. “En önemli çalışmamız e-devlet kapısı” Dijital ofisin çalışmalarından da bahseden Dr. Koç, en önemlilerinden birinin e-devlet kapısı olduğunu “60 milyondan fazla insan kullanıyor. 7200’ün üzerinde dijital hizmet barındırıyor. Dijital dünyanın en büyük faydası, kamu hizmetlerinin hızlanması. Önümüzdeki dönemde askere alma işlemlerini de e-devlet üzerinden yapacağız. En önemli amacımız bu hizmetlerin sayısını artırmak.” diyerek anlattı. “Ara eleman değil, aranan eleman yetiştirmek” Türkiye’nin ilk siber güvenlik meslek lisesini açtıklarını vurgulayan Dr. Koç, “Burası okul değil. Mühendislerle öğrencileri bir araya getiriyoruz. Tecrübe aktarımı yapılıyor. İlk yıl dil eğitimi veriyoruz, sonraki yıllarda siber güvenlik uzmanlığı öğretiyoruz. Meslek yüksekokulları açarak bu okulları yaygınlaştıracağız. Ara eleman değil, aranan eleman yetiştiriyoruz.” dedi. Gündelik hayatta her yanımızı dijital cihazların sardığına temas eden Dr. Koç, yaşantımızı siber güvenlik kurallarına göre dizayn etmemiz gerektiğinin altını çizdi. Soru-cevap bölümünün ardından program sona erdi. ...
Türkiye Maarif Vakfının geleneksel hale gelen etkinliği Maarif Söyleşileri’nin konuğu İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şefaattin Deniz oldu. “İstanbul’un Fethi ve Fatih’in Entelektüel Portresi” başlığıyla yapılan söyleşiye Türkiye Maarif Vakfı Başkan Vekili Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili, Yönetim Kurulu Üyeleri Ahmet Türkben ve Mustafa Çaltılı’yla Vakıf çalışanları katıldı. Konuşmasına Osmanlı devleti öncelikle bir gaza devleti olduğunu söyleyerek başlayan Doç. Dr. Şefaattin Deniz; “Padişahlar gazi unvanı taşıyorlar. Osman Gazi’den başlamak üzere, son döneme kadar Osmanlı padişahları gazi unvanını kullanmışlardır.” dedi. Fatih Sultan Mehmet’in yalnızca Türk tarihinin değil, dünya tarihinin de çok önemli bir ismi olduğunu dile getiren Doç. Dr. Deniz, Müslüman padişahların kendilerini zamanın İskenderi olarak tanımladıklarını, Fatih’in İskender kadar önemli bir karakter olduğunu ifade etti. İstanbul’un Fethi Düşüncesiyle Yoğrulmuş Bir Gençlik Dönemi Fatih Sultan Mehmet’in fütuhatı öncelediğini vurgulayan Şefaattin Deniz, zamanının tarihçilerinin onu Ebu’l feth yani fethin babası olarak tanımladıklarını söyleyerek; “49 yıllık hayatında çok önemli işlere imza atan Fatih, bir kişinin ne kadar yaşadığının değil, yaşarken ne yaptığının önemli olduğunun en net göstergesidir. 1432’de Edirne’de dünyaya geliyor. Manisa’ya gönderiliyor. Sultan Murat, oğlu Alaaddin’i kaybettikten sonra uzlete çekilmek istiyor ve Bursa’ya gidiyor. Yerine oğlu Mehmet’i bırakıyor. Haçlı ordusunun geldiğini duyan vezirler Sultan Murat’ı geri çağırıyorlar. II. Murat önderliğindeki Osmanlı ordusu, Haçlıları yeniyor. Manisa’ya dönüyor. Ama tekrar gelmesi için ikna ediliyor. Adeta Fatih Sultan Mehmet’e darbe yapılarak tahttan indiriliyor. Manisa’ya dönen Sultan Mehmet bu dönemi iyi değerlendiriyor. Ve kendini iyi yetiştiriyor. 1451’de Sultan Murad vefat edince Çandarlı Halil Paşa’nın davetiyle Payitaht’a geliyor. Çandarlı’yı Sadrazam yapıyor ve Manisa’daki paşalarına görev veriyor. İstanbul’un fethine karar vermiş olan Fatih, Boğazkesen Hisarı’nı yaptırarak işe koyuluyor.” cümleleriyle Sultan Fatih’in hangi koşullarda yetiştiğinin altını çizdi. “Çandarlı Halil Paşa geri çekilmeyi teklif ediyor.” “Bizans tarafında da bazı çalışmalar var. Şehzade Orhan’ı elinde bulunduran Bizans Kralı, bunu Osmanlı’ya karşı kullanıyor. Ceneviz ve Katalanya’dan destek kuvvetleri geliyor. 6 Nisan’dan 29 Mayıs’a kadar gelen süreçte bir Bizanslıların bir Osmanlıların morali bozuluyor. Bu dönemde defalarca kez divan toplanıyor. Çandarlı Halil geri çekilmeyi teklif ediyor. Bu süreçte Bizans İmparatoru’na da gitgeller yapılıyor. Gece yarısı yahut şafak sökmeden Osmanlı ordusu harekete geçiyor. İstanbul’un fethi müyesser oluyor.” diyen Deniz, Fatih Sultan Mehmet’in fetihten sonra hızlıca Ayasofya’ya gittiğini, oradan şehri izlediğini, Ayasofya’nın perişan vaziyetini görünce şu şiiri okuduğunu aktardı: “Perdedâri mîkuned der kasr-ı Kayser ankebût/ Bûm nevbet mîzened der târumu Efrasyâb. (Örümcek Kayser’in sarayında perdeci olmuş, Baykuş Afrasiyab kalesinde nöbet borusu çalar!” “Fatih Belgrad seferi sırasında ölümden döndü.” Fatih’in İstanbul’un fethinden sonra İstanbul’da kalmadığını, Mora ve Bosna tarafına hareket ettiğini söyleyen Doç. Dr. Şefaattin Deniz, “Belgrad önlerinde Osmanlı ordusu istediği sonucu alamıyor. İnanılmaz akınlar yapılıyor ama olmuyor. Fatih atıyla Hisar’ın önüne kadar gidiyor. Alnına taş geliyor ve Fatih ölümden dönüyor. Yeniçeri ağaları ve komutanları burada şehit oluyorlar. 1 yılda bazen 3 defa fethe çıkıyor. Mora ve çevresinde 300 civarında kale fethediliyor. Bazen sarayda 6 ay kaldığı oluyor. O zaman da ilimle uğraşıyor.” ifadeleriyle Sultan Fatih’in mücadeleci ruhunun portresini çizdi. “Trabzon için bu zahmet niye?” Doç. Dr. Deniz, Amasra’nın yanında bulunan Mahmut Paşa’nın ikna kabiliyetiyle, Sinop’un da İsfendiyar oğlu İsmail bey’in ikna edilerek alındığına işaret eden Deniz, Trabzon’un fethine ilişkin; “Görünüşte Uzun Hasan’a gidiyor ama gerçekte Trabzon’a yürüyor. Uzun Hasan annesi ve şeyhini gönderiyor, o da onlara izzet-i ikramda bulunuyor ve yanına alarak Trabzon üzerine yürüyor. Sare hatun’un ‘Evlat Trabzon için bu zahmet niye?’ sorusuna Padişah ‘Elimizde İslam’ın kılıcı vardır ana’ diye cevaplıyor.” ifadelerini kullandı. Sultan’ın, Fatih Gazi Sultan Mehemmed ve Ebu’l feth unvanlarını sonuna kadar hak ettiğini dile getiren Doç. Dr. Şefaattin Deniz, İstanbul’un fetihten sonra kurulan medreselerle tam anlamıyla bir payitaht olduğunun altını çizdi. Şefaattin Deniz, Fatih’in entelektüel kişiliğine de değinerek sözlerini tamamladı. Hediye takdiminin ardından program sona erdi. ...
51 ülkede bulunan eğitim kurumlarıyla dünyanın 5. büyük eğitim kurumu haline gelen Türkiye Maarif Vakfı, ortaya koyduğu başarılı çalışmalarla çeşitli kurumlarca ödüllendirilmeye devam ediyor. Avustralya Uluslararası Maarif Okulları, bu yıl ülkede Pozitif Eğitim Okulları Derneği’nin (PESA) sponsorluğunda, eğitim alanının önemli yayın organlarından The Educator Dergisi’nin verdiği “5-Yıldız Çalışanlarca Tercih Edilen Okul 2023” ödülünü aldı. The Educator Dergisi, yaptığı açıklamada bu okulların “özgün” bir kültüre sahip olduklarını ve kültürlerini eğitime yansıtmada “öncü” olduklarını belirtti. Çalışanlarına destekleyici ve ilham verici ortamlar sağlayan; okul kültürü, hizmet içi eğitim imkânları, psikolojik destek ve rehberlik hizmetleri ile saygı ve hoşgörüye dayalı bir kültürel ortam sağlama gibi kriterlere göre seçilen okullara verilen ödül, ülkede 2019’dan bu yana eğitim öğretime devam eden Avustralya Uluslararası Maarif Okullarına verildi. Okul ödülünü Ağustos ayında Sydney Dolton House’da düzenlenecek ödül töreninde alacak. Tüm ülkede bu ödüle layık görülen 8 okuldan biri olan Avustralya Uluslararası Maarif Okulları, 2019 yılında 45 öğrenci ile eğitim öğretime başladı. 418 öğrencisi ile K-9 arası eğitim veren Avustralya Uluslararası Maarif Okullarına kayıt yaptırmayı bekleyen binin üzerinde öğrenci bulunması nedeniyle Maarif yetkilileri yeni okul binası yaptırma faaliyetlerini sürdürüyor. ...
Afrika Birliği Örgütü 25 Mayıs 1963’te Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’da özgürlük ve bağımsızlık vurgusuyla kuruldu. Bugün kıtada ve Türkiye’de Afrika Günü olarak kutlanıyor. Türkiye Maarif Vakfı da “Afrika’yı Anlamak” etkinliğiyle Afrika Günü’nün 60. yıl dönümünde kutlama etkinliği düzenledi. Yönetim Kurulu ve Mütevelli Heyeti üyeleri, öğrenciler ve çalışanların katıldığı etkinliğin açılış konuşmasını Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün yaptı. Programa katılanları selamlayarak konuşmasına başlayan Prof. Dr. Akgün, “Türkiye Maarif Vakfı olarak Afrika’nın 26 ülkede okulumuz var. Doğusundan batısına kuzeyinden güneyine Afrika coğrafyasının tamamında faaliyet gösteriyoruz. 2. Dünya Savaşı sonrasında anti emperyalizm süreci hızlandı. Ve Afrika kıtası da sürece dahil oldu. Bu, dünya için örnek gösterilecek bir adımdı. 1963’te kıtanın tamamını kapsayan Afrika Birliği, 25 Mayıs’ı Afrika günü ilan etti. Biz de Afrika halklarının tarihini, birliğini ve mücadelesini anmak üzere buradayız.” ifadelerini kullandı.Bugünkü programda Maarif mezunu öğrencilerin kendi mücadelelerini anlatacaklarını söyleyen Prof. Dr. Akgün, Türkiye’nin son dönemde Afrika ile ilgili yaklaşımların ivme kazandığını, 1997’de hazırlanan Afrika eylem planıyla ilişkilerimizin hızlandığını aktardı. “Bugün 44 ülkede büyükelçiliklerimiz bulunuyor. Dünyanın 5. ülkesiyiz bu anlamda. Dışişleri Bakanlığının stratejik hedeflerinden biri 54 ülkenin tamamında olmak. Ticari ilişkiler de stratejik ortaklık düzeyinde ilerliyor. Türkiye Afrika stratejik iş birliği toplantıları yapılıyor. Uzun dönemli olarak sadece stratejik, diplomatik ve ekonomik ilişkiler değil kültürlerin ve halkların birbirini tanıması için faaliyetler lazımdı.” diyen Akgün, YTB üzerinden burs faaliyetlerinin olduğunu, eğitim üzerinden bu ilişkileri tesis eden kurumun da Türkiye Maarif Vakfı olduğunun altını çizdi. Afrika’nın 26 ülkesinde eğitim faaliyetiyle bu ilişkilerin bir parçası olmaktan çok mutlu olduklarının vurgulayan Akgün, “Maarif Okullarının başarı hikayesi hepimizi gururlandırıyor. İlişkilerin unsuru olmak üzere ciddi bir gayret içerisindeyiz. Türkiye’nin alt yapısı sanayileşme ve eğitim alanında geldiği seviye Afrika ülkeleri için örnek teşkil ediyor. Daha iyi birliktelikler ve daha iyi bir gelecek kurmak için Türkiye Cumhuriyeti’nin her kurumunun ve Türkiye Maarif Vakfının önceliğidir. Hepinizin Afrika gününüzü kutluyorum. Daha mutu bir geleceğe hep birlikte yürüyebilmek üzere.” diyerek sözlerini tamamladı.Prof. Dr. Birol Akgün’ün konuşmasının ardından moderatörlüğünü Sosyal ve Kültürel Faaliyetler Daire Başkanı Memet Fatih Pehlivan’ın yaptığı panele Maarif mezunu öğrencilerden Madagaskar’dan Houahoua Alfredin, Cezayir’den Bedia Berrağ ve Madagaskar’dan Muhammed Yusuf katıldı. Memet Fatih Pehlivan’ın Afrika’da ailenin durumuna ilişkin sorusunu Bedia Berrağ, “Ailede en büyük rol annededir. Ülkeden ülkeye değişen bir şey değil. Aileler 3 veya 4 çocuğa sahip olur. Babaların çalışır anneler ev hanımıdır. Sabah namaza kalkılır. Anne uyumaz, kahvaltıyı hazırlar. Kahvaltı genellikle Türkiye’deki kadar mükellef olmaz. Çocuklar okula gider. Okuldan sonra saat 4’te ve 5’te ailece kahve molası verilir. Sonrasında anne akşam yemeği hazırlar. Baba çocuklarla beraber namaza gider. Mutfakta çoğunlukla televizyon olur. Cezayir’de bulaşık makinesi kullanma kültürü olmadığı için bulaşıklar elde yıkanır. Bu açıdan kız çocuklara ve anneye görev düşer.” diyerek cevapladı. Etiyopya’dan Muhammed Yusuf; sabah namazına anne kaldırdığını, hep beraber namaz kılındığını, çocuklar Kur’an okumaya kursa gittiğini, Kur’an kursundan sonra okulun başladığını aktardı. Madagaskar Alfredin Houahoua ise aile hayatını “Afrika’nın her ülkesinde olduğu gibi hanımlar ve kızlar çalışır. Çocuğu olan hanımlar daha fazla sorumluluk taşır. Sabah erken herkesten önce uyanır, gidip kahvaltıyı hazırlar. Anne baba ve çocuklar bu sürede hazırlanır. Yemek hazır olunca beraber kahvaltı yaparlar. Güne böyle başlanır. Çocuk okula gitmiyorsa, anne ve baba işe gider, çocuklarını yakınlarından birine bırakırlar. Okula gidiyorlarsa çocuklar, hep birlikte okula giderler. Madagaskar’da su bulmak zor. Anne ve kızı sabah, baba da akşam su almaya gider. Akşam yemeğinden sonra erkenden yatılır. Yatmadan önce ailece toplanılır, bazen dışarıya çıkıp halı serip oturur ve sırayla hikaye anlatılır. Şimdiki eğitim sistemi gelmeden önce çocuklar bu şekilde eğitiliyordu.” diyerek özetledi. Özel günler ve yemek kültürünün konuşulduğu panel, Türkiye Maarif Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi İpek Coşkun Armağan’ın öğrencilere hediye takdimiyle tamamlandı. Etkinlik Afrikalı müzisyen, beste yazarı, aktivist Enzo Ikah’ın şarkılarıyla sona erdi. ...
Türkiye Maarif Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Mahmut Özdil ve Türkiye’nin Belgrad Büyükelçisi Hami Aksoy Vakfa bağlı Belgrad’daki okulları ziyaret etti.Büyükelçi Aksoy yaptığı açıklamada, Maarif Okullarının son derece prestijli eğitim kurumları olduğunu ve öğrenci sayısının 700’ü aştığını söyledi.Öğrencilerin iyi koşullarda eğitim gördüğünü aktaran Hami Aksoy, “Türkiye Maarif Vakfı 52 ülkede faaliyet gösteriyor. Türkiye’yi yurt dışında son derece güzel bir şekilde temsil ediyor. Biz de Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği olarak onlarla dayanışma içinde kol kola çalışıyoruz. Sık sık bu okullarımızı ziyaret ediyoruz, öğrencilerimizle bir arada oluyoruz.” ifadelerini kullandı.Sırbistan ve Türkiye arasındaki siyasi ilişkilerin, tarihin en iyi seviyesinde olduğunu belirten Hami Aksoy, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da son Sırbistan ziyaretinde bunu dile getirdiğini söyledi.Aksoy, FETÖ ile mücadele konusunda Sırbistan’ın Türkiye'ye güçlü destek verdiğini, terör örgütü üyelerine barınma imkânı tanımadığını belirterek, bu konuda Sırbistan hükümetine teşekkür etti.“Sırbistan'da öğrenci sayımızda artış bekliyoruz”Türkiye Maarif Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Özdil de okulların öncelikli olarak Balkan ülkelerinde açıldığını ve Sırbistan’ın da FETÖ iltisaklı okulu kapatan tek Balkan ülkesi olduğunu aktardı.Sırbistan makamlarının isteğiyle okullarının Belgrad'da eğitim verdiğini kaydeden Özdil, şunları kaydetti:“Önümüzdeki yıldan itibaren Sırbistan’ın çok kimlikli, çok kültürlü yapısının en önemli temsilcisi olan Novi Pazar şehrinde de faaliyetlerimize başlayacağız. Orada da bir anaokuluyla, Novi Pazar halkına hizmet edeceğiz. Sırbistan’da öğrenci sayımızda artış bekliyoruz. İlkokulumuzdaki öğrenciler büyüdükçe okulumuz da büyüyor. Anaokulları zincirinde de şu anda zaten Belgrad’ın en iyi üç okul zinciri arasındayız. Orada da hem kapasitede hem kalitede bir yükselmeyi, gelişmeyi öngörüyoruz. Sırbistan’da Türkiye’ye, Türk kurumlarına, Türklere karşı büyük bir güven duyuluyor. Dolayısıyla bizim bu okulları devralmamızdan itibaren okullara olan rağbet de arttı. Belgradlılar Türk kurumlarına, çocuklarını gönül rahatlığıyla emanet ediyorlar.” ...
Türkiye Maarif Vakfı, İstihdama Yönelik Yüksek Lisans Bursluluk Programı kapsamında eğitim fakültelerinden yeni mezun olmuş, başarılı, uluslararası öğrencilerin yüksek lisans eğitimleri süresince (1 yıl) desteklemeyi, mezuniyetleri sonrasında başta vatandaşı oldukları ülke olmak üzere faaliyette bulunduğu ülkelerdeki Maarif Okullarında istihdam etmeyi amaçlamaktadır. Başvuru kriterlerini karşılayan, teknik elemeden ve mülakattan başarı ile geçen adaylar, Vakfımızın iş birliği protokolünün bulunduğu Marmara Üniversitesi Uluslararası ve Karşılaştırmalı Eğitim Tezsiz Yüksek Lisans Programına yönlendirilmektedir. Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsünün bilimsel değerlendirme sınavından ve mülakatından başarıyla geçen adaylar bursluluk programına kabul edilmektedir. Başvurusu kabul edilen ve yüksek lisans eğitimlerine başlayan bursiyerler • Eğitim bursu • Konaklama bursu • Senelik devlet sağlık sigortası • Okul harcı • Senede bir defa ülkesine gidiş-dönüş uçak bileti ile desteklenmektedir. Marmara Üniversitesi Uluslararası ve Karşılaştırmalı Eğitim Tezsiz Yüksek Lisans Programının 1 senelik (2 dönem) ders yükümlülüğü bulunmaktadır. Burs programına kabul edilen adaylar, Türkiye Maarif Vakfı’nın hazırladığı oryantasyon ve gelişim programına katılmalıdır. İstihdam süreçleri, adayların mezuniyetleri sonrası yetkinlik durumlarının değerlendirilmesi ve açık pozisyonlara göre İnsan Kaynakları Dairesi tarafından yürütülecektir. Başvuru Şartları • Eğitim fakültesi (öğretmenlik), psikoloji, pedagoji, psikolojik danışmanlık ve rehberlik mezunu olmak • En az C1 düzeyinde Türkçe yeterliğine sahip olmak • Adli sicil kaydının olmaması (Uluslararası öğrencilerin ve mezunların başvuruları kabul edilmektedir.)BİLGİ:1. Halen yüksek öğrenimine devam eden lisans son sınıf öğrencileri zorunlu alandaki diploma yükleme alanına öğrenim belgelerini yükleyeceklerdir.2. Halen yüksek öğrenimine devam eden lisans son sınıf öğrencileri not ve transkript dökümü yükleme alanına bir önceki dönemin notunu ve not dökümünü yükleyeceklerdir. ...