Mayıs 22, 2025
“Maarif Söyleşileri” programı kapsamında gazeteci, yazar ve aktivist Kenizé Mourad, Türkye Maarif Vakfı Genel Merkezinde konuk edildi. Programa Vakıf Başkanı Mahmut M. Özdil, Mütevelli Heyeti, Yönetim Kurulu Üyeleri ve Vakıf çalışanları katıldı. Mourad, Toprağımızın Kokusu adlı kitabı çerçevesinde Filistin meselesine dair tanıklıklarını, medya üzerindeki baskıları, bireysel ve toplumsal direnişi detaylı biçimde aktardı.
Fransa’da uzun yıllar gazetecilik yapan Mourad, kitabını yazma gerekçesini “ahlaki bir zorunluluk” olarak tanımladı. Yayın sonrası medyada görünmez hale geldiğini belirten yazar, “Kitabım yayımlandıktan sonra Fransa’da medyada görünmez hale geldim. Ancak bu riski almalıydım, çünkü Filistinlilerin ne yaşadığını ve ne söylediğini kimse dinlemiyordu.” dedi. Avrupa’da Filistin meselesine dair görünmez bir sansür olduğunu savunan Mourad, “Artık açıkça söyleyebilirim ki ABD ve Avrupa’da herhangi bir ahlaki değer kalmamıştır.” ifadelerini kullanarak, Batı’nın insan hakları ve ifade özgürlüğü gibi temel ilkeleri Filistin söz konusu olduğunda askıya aldığını vurguladı.
Kaleme aldığı yazıların yayımlanmadığını, Filistin hakkında konuşanların işlerini kaybetme riskiyle karşılaştığını belirten Mourad, bu durumun münferit değil, sistematik bir medya baskısının sonucu olduğunu söyledi. “Bu kitabı yazmak benim için yalnızca bir mesleki üretim değil, ahlaki bir sorumluluktu. Filistin’de yaşananlar anlaşılmıyordu. Özellikle Filistinlilerin ne söylediklerini kimse duymuyordu, kimse aktarmıyordu. Gördüklerim karşısında susmam mümkün değildi.” ifadeleriyle bu konuya olan duyarlılığını dile getirdi.
"Çelikten Zırhlarla Yaşayan Anneler" ve Görülmeyen Ayrımcılık
İsrail askerleri tarafından öldürülen bir çocuğun annesiyle yaptığı röportajı anlatan Mourad, annenin kendisine “İki oğlum daha var, gözümü kırpmadan onları da şehit veririm.” dediğini aktardı. Bu sözleri ilk başta anlayamadığını söyleyen Mourad, “Anladım ki; bu kadın yüce bir dava uğruna çelik bir zırh geliştirmişti, yoksa acı onu paramparça ederdi.” diyerek Filistinli annelerin içsel dayanma biçimlerini paylaştı. “Bu, bireysel bir dramın ötesinde, kolektif bir direniş biçimidir.” sözleriyle de bu duruşun toplumsal bir niteliği olduğunu ifade etti.
Mourad, konuşmasında Filistinlilerin maruz kaldığı sistematik ayrımcılığa da geniş yer verdi. Yeni ev yapmalarına izin verilmeyen, inşaat izinleri reddedilen ve kaçak yapılan evleri düzenli olarak yıkılan Filistinli ailelerin çaresizliğine dikkat çekti. İsrail vatandaşı olan Filistinlilere yapılan zulmü ise “hukuki bahanelerle sürdürülen kurumsal ayrımcılık” olarak nitelendirdi.
Ayrıca İsrail’deki eğitim sistemine dair çarpıcı tespitlerde bulunan Mourad, Holokost kurbanlarının isimlerinin çocuklara verilerek onların kimlikleriyle özdeşleştirildiğini ve bu çocukların haftalık anma törenleriyle büyütüldüğünü belirtti. Mourad, bu sistemin empati yerine militarist bir bilinç inşa ettiğini ve “Masum insanların cesetleri başında dans eden askerler, bu zihinsel deformasyonun ürünüdür.” sözleriyle bu yapıdaki tehlikeyi özetledi.
“Cezasızlık Kültürü Medeniyetin Sonudur”
Kenizé Mourad, konuşmasının sonunda yalnızca İsrail’i değil, uluslararası kamuoyunu da eleştirdi. Avrupa Birliği’nin, ABD’nin ve Arap dünyasının iki yıl boyunca sessiz kaldığını, ekonomik yaptırım ya da diplomatik baskı gibi etkili adımlar atmadığını söyledi. Geç gelen tepkilerin samimiyetini sorgulayan Mourad, “Rüzgar dönmeye başlayınca ses çıkarmaya başladılar ama biz onların iki yıl boyunca sustuklarını unutmayacağız.” dedi.
Konuşmasını güçlü bir hukuk ve adalet çağrısıyla sonlandıran Mourad, “Adalet talebi intikam için değil, insanlık onuru içindir. Suçların cezasız kalması yalnızca Filistin’i değil, insanlığın geleceğini tehdit eder. Cezasızlık kültürü medeniyetin sonudur.” diyerek uluslararası toplumun sorumluluk üstlenmesi gerektiğini vurguladı.
Söyleşi, soru cevap bölümünün ardından hediye takdimi ve fotoğraf çekimi ile sona erdi.