Haziran 17, 2020
Yurt dışında okul öncesinden üniversiteye kadar örgün ve yaygın eğitim hizmeti vermek amacıyla kurulan ve kısa sürede küresel bir eğitim markası haline gelen Türkiye Maarif Vakfı, Türkiye'nin eğitimde ülke dışındaki bayrak taşıyıcısı olarak faaliyetlerini sürdürüyor.
TBMM Genel Kurulunda 17 Haziran 2016'da çıkarılan 6721 sayılı kanunla kurulan ve 1 Eylül 2016'da faaliyetlerine başlayan vakıf, 4. yılını kutluyor.
Kurulduğu günden bugüne 104 ülke ile resmi temas kuran ve 52 ülkede temsilcilik ofisi açan vakıf, Afganistan, Çad, Ekvator Ginesi Cumhuriyeti, Etiyopya, Fildişi Sahili, Gabon, Gine, Kamerun, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Kongo Halk Cumhuriyeti, Mali, Moritanya, Nijer, Pakistan, Somali, Sudan, Tunus, Venezuela ve Irak olmak üzere 19 ülkede FETÖ iltisaklı 214 okulu devraldı. 42 ülkede de okulların devri ve yeni okulların açılması amacıyla 64 farklı protokol imzaladı.
Ayrıca vakıf, ABD, Afganistan, Arnavutluk, Avustralya, Bosna Hersek, Burundi, Cibuti, Gambiya, Gana, Gürcistan, Irak, Kongo Cumhuriyeti, Kosova, Macaristan, Madagaskar, Makedonya, Moritanya, Romanya, Sao Tome & Principe, Senegal, Sierra Leone, Somali Federasyonu ve Tanzanya olmak üzere 23 ülkede 108 yeni okul açtı.
Türkiye'nin küresel eğitim markası haline gelen Maarif Vakfı, 43 ülkede 9'u eğitim merkezi (Afganistan, Almanya, Avusturya, Fransa, Kosova, Belarus ve Belçika), 1'i üniversite (Arnavutluk) olmak üzere 332 eğitim kurumu ile 42 yurtta, 38 bin 846 öğrenciye eğitim-öğretim hizmeti veriyor.
Vakıf, okullarında modern fen bilimleri, sosyal bilimler, robotik kodlama ve bilişim teknolojileri, yerel milli kültür, Türkçe ve en az bir yabancı dil eğitimi sunuyor. Özellikle Türkçe öğretimine özel önem veren vakıf, mezun her öğrencinin B2 düzeyinde Türkçe öğrenmesini hedefliyor. Bu amaçla bir yıllık çalışma sonucu Örgün Eğitimde Yabancılara Türkçe Öğretimi Müfredatını tamamlayan vakıf, kendi özgün müfredatını ve eğitim modelini oluşturuyor.
Yurt dışında gerçekleştirdiği eğitim fuarlarıyla nitelikli öğrenciler için Türkiye'deki üniversitelerin tanıtımını yaparak, Türk eğitim sisteminin uluslararasılaşmasında önemli bir görevi de yerine getiren vakıf, Türkiye'yi uluslararası eğitimde bir cazibe merkezi yapmayı hedefliyor.
Türkiye Maarif Vakfı, sunduğu nitelikli eğitim ile insanlığın dönüşüm ve kalkınmasına katkı vermenin yanı sıra yurt dışında Türkiye dostu gençler yetiştirerek, önemli bir kamu diplomasisi faaliyeti gerçekleştiriyor.
Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, vakfın kuruluşu sonrasında Türkiye'nin 15 Temmuz'da çok acı ve trajik bir darbe girişimi yaşadığına değindi.
Vakfın yurt dışında bulunan FETÖ okullarının Türkiye'ye yeniden kazandırılması konusunda çalışmalara yoğunlaşması nedeniyle daha çok bu okulların ülkeye devriyle uğraşan bir vakıf olarak algılandığını ifade eden Akgün, "Türkiye Maarif Vakfı olarak sadece FETÖ okullarının Türkiye'ye devriyle görevimizi sınırlandırmıyoruz. Görevimiz, Türkiye adına yurt dışında örgün ve yaygın eğitim kurumları açmak. Maarif Vakfı, Türkiye'nin yurt dışına eğitim alanında açılan kapısı olarak işlev görüyor. Vakıf, Türkiye'nin yurt dışındaki eğitim faaliyetlerini, kamusal özellikleri olan özerk bir kurum üzerinden bağımsız olarak yürütmesi konusunda oluşan bir devlet ve siyaset aklının sonucudur." diye konuştu.
Bu 4 yıl içerisinde eğitim alanında uluslararası bir ağ inşa ettiklerini vurgulayan Akgün, FETÖ'nün yurt dışındaki okullarının bir kısmının vakfa devredildiğini, bir kısmının bulunduğu ülkelerin milli eğitim bakanlıkları bünyelerine katıldığını veya ilgili ülkedeki vakıf, dernek ve şirketlere devredildiğini, bir kısmının tamamen kapatıldığını, bir kısmının ise hala FETÖ iltisaklı grupların elinde olduğunu anlattı.
Maarif Vakfının, K12 düzeyinde yani üniversite öncesi eğitime ağırlık veren bir kurum olduğuna işaret eden Akgün, sadece Arnavutluk'ta bir üniversiteleri bulunduğunu, diğerlerinin anaokulu, ilkokul, ortaokul ve lise düzeyindeki eğitim kurumları olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Akgün, vakfı kuran kanunun birinci maddesinde faaliyet alanlarının belirlendiğini ve eğitim ilkelerinin tanımlandığını ifade ederek, eğitim anlayışlarını bina ettikleri 5 temel esası şöyle sıraladı:
"Birinci esasımız, bütün okullarımızda modern çağın gerektirdiği fizik, kimya, biyoloji gibi bilimsel alandaki modern fen eğitimini en güçlü şekilde vermek. Ardından bireyin kendi kimliğini inşa etmesini ve kendisine olan güvenini kazanabilmesi için sosyal çevreyi ve dünyayı tanımasını sağlayacak sağlam, güçlü, kritik ve analitik bir sosyal bilimler perspektifi kazandırmayı hedefliyoruz. Üçüncü esasımız, iyi bir teknolojik eğitim vererek öğrencilerimize teknolojik yeterlilik kazandırmak. Dördüncü hedefimiz iyi bir dil eğitimi vermek. Son olarak da bütün bunlarla birlikte yerel kültür ve geleneğin öğretilmesini önemsiyoruz."
Türkiye uluslararası alanda görünürlük kazandıkça ve ilişkileri iyileştikçe dünyada Türkçeye olan ilginin giderek arttığını vurgulayan Akgün, anaokulundan lise son sınıfa kadar uluslararası dil eğitim standartları çerçevesinde B2 düzeyinde Türkçenin öğrenildiği bir müfredat geliştirmek için özel birim kurduklarını anlattı.
Akgün, "2,5 yıldır devam eden müfredat çalışmalarını tamamladık. Ders kitabı yazımı ve materyallerinin hazırlığı devam ediyor. Eylüle kadar bunu tamamlamayı hedefliyoruz. Kendi materyallerimizi kullanarak öğrencilerimize ulaşmak istiyoruz." dedi.
Dil eğitiminin karşılıklı kültürel etkileşimi de beraberinde getirdiğini belirten Akgün, şunları kaydetti:
"Her okulumuzda en az 1000 kitaplık Türkçenin temel kaynaklarını içeren, dil eğitiminde yardımcı olabilecek bir kütüphane de kuruyoruz. Bunların bir kısmına İstanbul merkezimizde elektronik olarak da ulaşılabiliyor. Farklı ülkelerde Türkçe ve Türk kültürünü bilen insanlar yetiştirmek çok önemli. Bu sadece ideolojik ve kültürel değil. Türkiye, ticaret yapan, üreterek kazanan bir ülke. Şirketlerimizin yurt dışında iş yapabilmesi için kendi dilini anlayan, Türk iş kültürünü, Türkiye'nin tarihini, kültürünü, geleneğini bilen iyi yetişmiş insana ihtiyacımız var."
- "Balkanlar'da teknoloji yoğun programlar içeren bölümler açacağız"
"Uluslararası okulculuk" denildiğinde uluslararası sertifikasyonların da devreye girdiğine değinen Akgün, bazı okullarda IB ve Cambridge gibi uluslararası sertifikasyon programlarını uyguladıklarını, bunun eğitime ayrı bir değer kattığını dile getirdi.
Program çeşitlendirme yoluna gitmeye çalıştıklarını belirten Akgün, şunları söyledi:
"Önümüzdeki dönemlerde Balkanlar'da ve bazı bölgelerde teknoloji yoğun programlar içeren bölümler açacağız. Nasıl Türkiye'de sosyal bilimler, fen bilimleri, dil başlıklarında bölümler açılıyorsa, teknoloji alanını da geliştirmeye çalışıyoruz. Bugünlerde müfredatını çalışıyoruz. Bu konuda çok ciddi talepler de var. Yapay zeka artık hayatımıza girmeye başladığı için endüstri 4.0'a uygun teknoloji konusunda güçlü arka planı olan lise mezunu gençler yetiştirmeye çalışıyoruz. Afrika'da ise makine, torna, tesviye, elektrik, bilgisayar, tarım ve hayvancılık ile sağlık bölümlerinden oluşan meslek liseleri açılması konusunda talepler var."
- "Türkiye'yi ve Türk kültürünü temsil ediyoruz"
Akgün, Türkiye'nin sıradan bir ulus devlet olmadığını, bölgesel bir güç olmaktan öte anlamlar taşıyan ve misyonlar üstlenen bir ülke konumunda bulunduğunu ifade etti.
Türkiye gibi tarihsel birikimi olan, gelişme ve kalkınma anlamında büyük bir dinamizmi içinde barındıran, üretim gücü olan ülkenin ileriki dönemlerde ortaya çıkan çok kutuplu dünyanın oluşum sürecinde gelecek fırsatları değerlendirmesi gerektiğini vurgulayan Akgün, sözlerini şöyle tamamladı:
"Türkiye Maarif Vakfı gibi eğitim alanında Türkiye'nin uluslararası alanda küresel marka değeri olan, bayrak taşıyıcısı bir kurum olarak misyonumuzun farkındayız. Bulunduğumuz ülkelere göndermiş olduğumuz öğretmenlerin ve idarecilerin, kurduğumuz kütüphanelerin temsil ettiği şey, Türkiye ve Türk kültürüdür. Türkiye, uluslararası alanda son derece eşitlikçi ve adil bir yaklaşımla kendi kültürünü oralara götürürken, yerel kültürleri yok saymayan, birbirleriyle etkileşimi önceleyen bir yaklaşım sergiliyor. Türkiye'nin bulunduğu ülkelerde temel misyonu, hangi gelişmişlik düzeyine ve teknolojiye sahipsek, bunu nasıl sağladıysak onlara da bu bilinci götürmektir. Sömürmek için değil, birlikte kalkınmak, ortak bir refah alanı yaratmak ve beraberce daha adil bir dünyanın kurulması için bağımsız düşünen, kendi ülkesini önceleyen ama dünyaya kapalı olmayan iyi insanların yetişmesine katkı sağlamak için çalışıyoruz."