Ağustos 27, 2018
Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün, Milliyet Gazetesi köşe yazarı Abdullah Karakuş'a verdiği röportajda, Türkiye Maarif Vakfın küresel alanda büyümesini anlattı.
Gazeteci Karakuş, Prof. Dr. Akgün ile yaptığı röportajı köşesinde şu şekilde yer verdi:
Türkiye’nin adını kullanarak yurt dışı eğitim ağı kuran FETÖ ile mücadele için kurulan Türkiye Maarif Vakfı iki yıl içinde 90 ülke ile temasa geçti.
FETÖ ile iltisaklı 104 okulu devralan ve yurt dışında 140 okulu bulunan vakıf, gurbetçi çocukların FETÖ’nün tuzağına düşmemesi için projeler geliştiriyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın özel talimatıyla FETÖ’nün Türkiye’nin adını kullanarak oluşturduğu yurt dışı yapılanmasının eğitim ayağıyla mücadele için kurulan Maarif Vakfı’nın Başkanı Birol Akgün ile yeni çalışmalarını ve bugüne kadar yaptıklarını konuştum.
Yurtdışında FETÖ ile iliş kili okulları devralmak veya yeni okullar açmak için 90 ülke ile yakın temas içinde olduklarını belirten Akgün, “Yurt dışında toplamda Maarif Vakfı’nın 140 okulu oldu. FETÖ ile iltisaklı 104 okulu devraldık. Ayrıca yurt dışındaki ailelerin FETÖ ile ilişkili okullara güveni de sarsıldı. Aileler artık Çocuklarını Türkiye ile kavgalı bir grubun okuluna göndermiyorlar” dedi. Almanya, ABD, Fransa, Avusturya ve İngiltere başta olmak üzere Türklerin yoğun olarak yaşadığı bazı ülkelerde FETÖ’nün tuzağına düşülmemesi için yeni bir proje hayata geçireceklerini açıklayan Akgün, “Türklerin yoğun olduğu yerlerde özellikle etüt merkezleri, kültür merkezleri, ders çalışma merkezleri açarak oralardaki Türk ailelerinin çocuklarının eğitimlerine katkıda bulunacağız. Onların özellikle Batı’daki göçmen ailelerin çocuklarının üniversitelere, kaliteli, nitelikli üniversitelere yönlendirilmesi konusunda hazırlık yapmak hem de ailelerde bu bilinci ve duyarlılığı geliştirmek istiyoruz. Ailelere rehberlik edeceğiz” dedi. Akgün, Maarif Vakfı’nın yurt dışında eğitim alanında yaptıklarını, FETÖ ile mücadele konusunda gelinen son durumu ve geleceğe ilişkin projelerini Milliyet’e şöyle anlattı:
Güven zayıfladı
- Yurtdışında FETÖ ile mücadelenizde gelinen nokta nedir?
Kuruluşumuzdan bu yana artık iki yıl geçti. Bu süre zarfında Maarif Vakfı olarak 90 ülke ile yakın temasa geçtik, sürekli görüşüyoruz. Bunların içerisinde 28 ülke ile ya devir teslim ya da yeni okul açma konusunda ön mutabakat anlaşması imzaladık. Fiilen de 16 ülkede FETÖ iltisaklı okulları devraldık. 104 okul Maarif Vakfına geçti. Bunun dışında da biz yeni okullar açtık. 29 ülkede 36 yeni okul açtık. Toplam Maarifin yurt dışındaki okul sayısı ise FETÖ’den devirler dahil 140’a ulaştı. Geçen hafta ciddi hareket oldu. Fildişinden okulları aldık. En son da Demokratik Kongo’daki okulları aldık. 4 okul vardı orada. Vatandaşın bunlara güveni kalmadı. FETÖ’nün okullarından mezun olanlar Türkiye’ye üniversite okumak için gelemiyorlar. Çalışmak istediklerinde oturum izni alamıyorlar. Halk Türkiye’nin meşru hükümetiyle, devlet başkanıyla kavgalı olan bir gurubun okuluna kendi öğrencisini göndermek istemiyor. Bu en önemli başarı. Türkiye son iki yıldır yaptığı çalışmalarla kamuoyunu kendi lehine çevirdi. Ailelerin FETÖ ile ilişkili okullara güveni sarsıldı. Okul demek ailenin çocuklarının geleceği demek. Türkiye ile kavgalı bir grup denince bütün ailelerle çok büyük bir tedirginlik ve güven sıkıntısı ortaya çıktı.
- Yurtdışında yeni taktikleri var mı, bunlara karşı neler yapıyorsunuz?
Özellikle 2 yıldır Maarif Vakfı ve Türk Dışişleri Bakanlığı’nın yoğun çalışmalarıyla uluslararası alanda siyasi-psikolojik ortam Türkiye’nin lehine değişti. 24 Haziran da bu işin miladı oldu. Onun için bu defa da FETÖ ayakta kalmak için çok farklı taktikler geliştiriyor. Bunların başında çifte vatandaş olan ve genelde kendilerine yakın olan yabancı ülke (örneğin ABD gibi) vatandaşı birisine okulları devretmek, yerelde birilerine devretmek, ilgili devlete yakın olan bir işadamına devretmek gibi taktikleri vardı. Her defasında Türkiye belli bir ülkenin vatandaşı olunca siyasi olarak ilgili ülkeleri uyardığı için karşı ülke nezdinde zor durumda kalıyorlardı. Onun için şimdi herhangi bir ülkeye ait gibi görülmeyen çok uluslu şirketler üzerinden okulları kurtarmak ve isimlerinin değiştirerek ayakta kalma taktiği gütmeye başladılar. Ancak bu konularla ilgili olarak da Türkiye’nin ilgili aktörlere bu konuda uyarılar yapmasıyla strateji işlememeye başladı. Artık FETÖ ile iltisaklı olduğu bilinen bu tür okullar sıcak kor haline geldi. Örneğin Arnavutluk, Kırgızistan, Azerbaycan gibi ülkelerde, buralarda halklar Türkiye’ye çok yakın. Türkiye ile kavga eden şiddete bulaşmış ve şaibeli hale gelmiş okullara öğrenci göndermek istemiyorlar aileler. İlgi azaldı. Böylece öğrencileri azalıyor. Kaliteli öğretmen de bulamıyorlar. Mali bakımdan zora giriyorlar. Çözüm bulmaya çalıştıklarında da eskiden olduğu gibi kolay çözüm bulamıyorlar. 2 yıl içerisinde kısır döngüye doğru girmeye başladılar. Sürdürülebilir bir yapı olmaktan çıkmaya başladı.
- Güvensizlikle ilgili ülkelerden gelen örnekler neler?
Azerbaycan’da hükümet 2014’te bu okulları kendi kontrolüne aldı. Bir Vakfa devretti. Ancak bu okullarda okuyan sayısı 3 binden 1500’lere düştü. Şimdi mali olarak sürdürülemez noktaya geldiler. Mali bakımdan sürdürülememeleri nedeniyle Milli Eğitim Bakanlığına bu okulların kapatılması ve öğrencilerin devlet okullarına aktarılması konusunda dilekçe verdiler birkaç hafta önce. Şu anda onların tabelaları indiriliyor, tamamen kapatıyorlar okulları. Niye? Çünkü Azeriler ‘Tek millet, iki devlet’ anlayışını yürekten benimsiyorlar ve Türkiye’yle kavgalı olan bir yapıyı orada barındırmak istemiyorlar. Propaganda belki bir iki yıl daha ayakta tuttu ama bu da artık sürdürülemez hâle geldi. Şu anda benzer süreçler aslında Arnavutluk, Makedonya, Bosna Hersek gibi ülkelerde de var, bu coğrafyalarda da yaşanıyor. Pakistan’da da benzer şekilde hükümet kayyum atayarak kendi kontrolüne aldı ve öğretmenleri uzaklaştırdı. Fakat bütün bunlar kamuoyundu duyulduğu ve yayıldığı için de şu anda aynı akıbeti yaşıyorlar, yani öğrencilerin azalması, okulların kan kaybı devam ediyor. Hiçbir vatandaş siyasi açıdan şaibeli olan bir okula kendi canı ciğeri olan çocuğunu göndermez, gönderemez. Şimdi, bizim de Türkiye Maarif Vakfı olarak en büyük artımız buradan geliyor.
'Gizli ajandamız yok'
- Maarif Vakfı’nın amacı ne?
Biz kamu adına, devlet adına yurt dışında eğitim işini yapıyoruz. Türkiye, Maarif Vakfı vasıtasıyla dünyaya hem eğitim ihracı yapıyor hem de eğitim yoluyla halklar arasındaki ilişkilerin gelişmesine katkı sağlıyor. Bizim artımız bu anlamda güven telkin etmemiz. Zira bu devletin bir kurumu, herhangi bir gizli ajandamız yok. Bir ülkede okullarımızı açarken ilgili siyasi aktörlerle doğrudan temas kurup resmi anlaşmalar yaparak ilerliyoruz ve onların millî eğitim bakanlıklarıyla yakından çalışıyoruz. Maarif Vakfı olarak istiyoruz ki ilmini ve irfanını insanlığın iyiliği için kullanacak olan iyi ve güzel insanlar yetişsin, dünyada huzur olsun, gelişme olsun; böylece dünya barışına hizmet edelim. Eğitim açısından iyilik hareketine katkıda bulunuyoruz. FETÖ’nün yaptığı şey eğitimi suistimal etmekti, biz şimdi Türkiye’yi tüm dünyada hak ettiği şekilde temsil etmeye çalışıyoruz.
‘Uluslararası eğitim danışmanlığı veriyoruz’
- Uluslararası eğitim danışmanlığı da mı yapıyorsunuz?
Türkiye’deki pek çok üniversitenin yapmış olduğu yabancı öğrenci seçme ve kabul sınavları var. Biz İstanbul Üniversitesi başta olmak üzere yurt dışında YÖS sınavı yapan üniversitelerle protokoller yaptık, onlar bize talepte bulundular ve bizim ofislerimizin bulunduğu her yerde YÖS sınavlarını biz yapıyoruz. Aynı zamanda öğrenciye doğal bir danışmanlık hizmeti de veriyoruz. Türkiye’de her üniversite istediği yabancı öğrenciyi kendisi alabiliyor, merkezi bir sınav yapılmıyor. Ama elimizde yurt dışındaki öğrencilere hemen başvuru olarak kullanabileceğimiz materyaller yok. Şimdi biz bunları da üniversitelerin web sayfalarından veya yazışarak toplayıp, yabancı öğrencilerin öğrenci kabul kriterlerini, sistemlerini, yönergelerini derliyoruz. Bir anlamda doğal bir şekilde aslında uluslararası eğitim danışmanlığı hizmeti de vermiş oluyoruz. Tabii aslında yurt dışına açıldığınız zaman uluslararası eğitim camiasıyla networkümüz gelişiyor. Farklı ülkelerdeki farklı eğitim felsefesi, metodolojisi, okul sistemleri, sınav sistemleri dâhil olmak üzere pek çok şeyi öğreniyoruz. Bu bir bilgi birikimi demek. Onu da bir şekilde Türkiye’ye aktarmaya çalışıyoruz.
- Eğitimin geliştirilmesine yönelik başka neler yapıyorsunuz?
Özellikle güçlü okullarımızın bulunduğu ülkelerde eğitim fuarları düzenleyip Türkiye’deki üniversiteleri de oraya davet ediyoruz. Bu konuda çok ciddi bir talep var. Eğitim alanı çok ciddi bir pazar dünyada hizmet sektörü olarak. Türkiye’nin de biliyorsunuz, hem hükümet programlarında hem kalkınma planlarında Türkiye’deki eğitimin uluslararasılaştırılması politikası var resmî olarak. Dünyayı tanımadan, rekabet ettiğiniz farklı ülkelerin eğitim modellerini bilmeden daha iyi, kaliteli, nitelikli hizmet sunamazsınız. Ben iki yönlü olarak yani hem Türkiye’deki eğitimle ilgili birikimi dünyaya taşımak hem de dünyadaki eğitimle ilgili tecrübeyi Türkiye’ye taşıma anlamında Maarif Vakfı’nın tam anlamıyla eğitim alanında dünyaya açılan bir pencere vazifesi gördüğünü, iyi bir iletişim kanalı olduğunu düşünüyorum.
‘44 ülkede ofisimiz var’
- Yeni projeleriniz neler?
Biz başta Dışişleri Bakanlığı olmak üzere ülkemiz adına yurt dışında faaliyet gösteren TİKA, Yunus Emre Vakfı ve YTB gibi kurumlarla çok yakın çalışıyoruz. İhtiyaçlara göre stratejiler geliştiriyoruz. Bu çerçevede örneğin Türklerin yoğun olduğu ülkelerde etüt merkezleri, kültür merkezleri, ders çalışma merkezleri açarak oralardaki Türk ailelerinin çocuklarının eğitimlerine katkıda bulunmak, onların özellikle Batı’daki göçmen ailelerin çocuklarının üniversitelere yerleştirilmesine yardımcı olmak ve onların nitelikli üniversitelerde eğitim almaları konusunda duyarlılık oluşturmak istiyoruz. Bu konularda uzun zamandır çalıştaylar yaparak çalışma yol ve yöntemlerimizi geliştirmek için yoğun çaba harcadık.
- Hangi ülkelerde açacaksınız bu merkezleri?
Amerika da dahil birçok yerde etüt merkezleri açmak istiyoruz. Almanya, Fransa, Avusturya ve İngiltere’de de açacağız. Bunlar etüt ve kültür merkezleri olacak. Çünkü bu konuda ihtiyaç olduğu ortaya çıktı ve özellikle Almanya gibi ülkelerde önemli konulardan biri ailelere rehberlik etmek aslında. Çünkü çocuklar yönlendirilemiyor, aileler bilinçsiz geliyor. Bunlara takviye dersler vermek hem de kültür ve dil bakımından da takviyelerde bulunmak istiyoruz. Onların Türkiye’yle olan aidiyetlerini sağlayacak destek çok önemli. Hafta sonları da güzel Türkçemizi öğreteceğiz. Bu anlamda Türkiye’nin kültür merkezleri yok maalesef.
‘Stratejik bir kurumuz’
- Eğitim alanında Türkiye’ye ilgi nasıl?
Türkiye son zamanlarda uluslararası eğitimin merkezlerinden biri haline geldi. 125 bin civarında yabancı öğrenci var Türkiye’deki üniversitelerde. Türkiye her bakımdan dünyada yükselen bir trend. Eğitim alanında da son zamanlarda inanılmaz bir ilgi var. Fakat bu konuda Türkiye’nin eğitim alt yapısını, eğitim sistemini yurt dışına tanıtan, anlatan kurumlarımız yok. Dolayısıyla bizim şu anda Maarif Vakfı olarak 44 ülkede ofisimiz ve temsilciliğimiz var. Bunlar normal büyükelçiliğin dışında kendi bağımsız adresleri olan yerler. Belki de Dışişleri Bakanlığından sonra en fazla temsilcilikler bizde. Çünkü biz stratejik bir kurumuz. Örgün ve yaygın eğitimin dışında Türkiye’nin yurt dışında tanıtımı konusunda da görev üstleniyoruz. Zira biz doğrudan insana dokunuyoruz. Bu çerçevede oradaki ofisler, aynı zamanda Türkiye’de eğitim almak isteyen veya Türkiye’de o ülkeye gidip de dil öğrenmek isteyenler için de bir uluslararası eğitim ajansı gibi hizmet veriyoruz.