Mayıs 27, 2019
Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün, Star Gazetesi Açık Görüş ekine köşe yazarı Hale Kaplan Öz'a verdiği röportajı 'Adına olimpiyatlar düzenledikleri Türkçe, birçok okulda ders olarak bile yoktu' başlığıya yayınlandı. Akgün, röportajda Türkiye Maarif Vakfın küresel alanda büyümesini ve eğitim faaliyetlerini anlattı.
Gazeteci Öz, Prof. Dr. Akgün ile yaptığı röportajı köşesinde şu şekilde yer verdi:
Türkiye Maarif Vakfı, Haziran 2016’dan bu yana Türkiye adına uluslararası alanda eğitim faaliyetleri yürüten bir vakıf. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra FETÖ yapılanmasının yurt dışı ayağı ile mücadelede önemli bir rol üstlendi. Söz konusu okulların büyük bir kısmı üç yıllık süreçte vakfa devredildi veya kapatıldı. Türkiye’nin kültürel diplomasisine ve yumuşak güç stratejilerinin uygulanmasına katkı sağlayan vakıf, TİKA, YTB, Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumların temas kurduğu coğrafyalardaki etkileşimi eğitim ile artırıyor. BM’nin 2030 vizyonuna uygun olarak eğitim yoluyla sürdürülebilir kalkınma hedeflerine hizmet eden ve dost ülkelerin ihtiyaç duyduğu nitelikli insan gücünün gelişmesine katkı sağlayan vakfın başkanı Prof. Dr. Birol Akgün ile geride bıraktıkları üç yılı konuştuk.
Rakam sürekli değiştiği için sormak ihtiyacı duyuyorum. Bugün itibarıyla kaç ülkede, kaç okulla hizmet veriyor Türkiye Maarif Vakfı?
Bugün itibarıyla vakfımız 100 civarında ülke ile resmî temas kurmuş ve 52’sinde hukuki kurulum sürecini tamamlayarak faaliyetlerine başlamıştır. Bu ülkelerden 33’ünde okul öncesinden yükseköğretime kadar çeşitli seviyelerde toplam 270 okul ve 35 öğrenci yurdu ile 30 bini aşkın öğrenciye eğitim hizmeti veriyoruz. Ayrıca 38 ülkeyle daha eğitim alanında çeşitli protokoller imzalandı. Hukuki statü elde etme, eğitim lisansı alma, okul ve yurt açma gibi süreçler devam ediyor.
Okullarınızdan ne kadarı FETÖ ile iltisaklı olduğu gerekçesiyle devralındı?
Şu ana kadar 17 ülkede FETÖ iltisaklı 197 okul devralındı.
Devraldığınız okullarda nasıl bir tablo ile karşılaşıyorsunuz?
FETÖ iltisaklı olup vakfımıza devri gerçekleştirilen okulların genel durumu pek iç açıcı değildi zaten. Birincisi, okulların bir kısmı gayet modern yapılar olsa da özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası FETÖ’ye “yardım” kisvesi altında aktarılan para kaynakları kesildiği için bu okulların bakım ve onarım işleri aksamış. Bu sebeple okulların fizikî koşulları oldukça kötüydü. Vakfımız “kaliteli eğitim sunma ve eğitimde uluslararası standartları sağlama” gayeleriyle FETÖ’den devraldığı okulların birçoğunu yeniden imar etti. Tamir, eğitim araç-gereçlerinin ve elektronik ekipmanların temini, kütüphane ve laboratuvar kurmak gibi yenileme işlemleri için de önemli ölçüde yatırım yaptık.
Devraldığımız okullarda karşılaştığımız ikinci husus ise FETÖ’nün neredeyse kurumsal bir kimlikmişçesine bütün okullarında özel ya da ayrıcalıklı olarak tabir edilebilecek bir sınıf oluşturduğu ve bu sınıftaki öğrencilere ayrıcalıklı bir eğitim verilirken, diğer sınıflara vasatın da altında bir eğitim hizmeti sunulduğu gerçeği oldu. Bu ayrıcalıklı sınıflar genellikle ülkenin önde gelen isimlerinin çocuklarından oluşturulmaya çalışılmış. Böylece öğrenci velileri aracılığıyla örgütün ülkedeki diğer faaliyetleri için gayri resmi bağlar kurmaya, çalışılmış. Bizim Maarif olarak gizli bir ajandamız olmadığı için okullarımızda olabildiğince herkese şeffaf ve eşit düzeyde kaliteli eğitim vermeye çalışıyoruz.
Üçüncü husus ise, FETÖ’nün bugüne kadar düzenlediği Türkçe olimpiyatları ile lanse ettiği “Biz Türkçe öğretiyoruz” ifadesinin yanıltıcı olduğu. Birçok okulda Türkçe dersi bile yokmuş. Bu okullardaki öğrencilerin çoğu ezberletilen bir kaç Türkçe şarkıyı söylemekten öte Türkçe konuşamıyordu. Türkiye Maarif Vakfı olarak biz, gerek FETÖ’den devraldığımız okullarımızda, gerekse bizzat açtığımız okullarımızda Türkçe dersi veriyoruz. Hatta Türkçe derslerindeki müfredatı yoğun bir süreç neticesinde kendimiz geliştirdik ve uyguluyoruz.
Son bir husus da şu; FETÖ bu okulları propaganda aracı haline getirip, “Türkiye algısını” karalamak için kullanmış. Bu okullardaki öğrenciler, çalışan yerel eğiticiler ve personel, öğrencilerin aileleri vs. dolayısıyla o ülkenin kamuoyu Türkiye’yi bu okullar aracılığıyla ve tamamen örgüt üyesi öğretmenlerin gözünden tanımışlardır. 15 Temmuz 2016’da kanlı darbe girişimi ile yüzlerce vatandaşımızı şehit eden, Meclisimize bomba atan bu yapı mensuplarının Türkiye’yi nasıl bir söylemle tanıtacaklarını tahmin edersiniz. Bu okulları devraldıktan sonra biz öğrencilerin ve velilerin Türkiye’yi doğru kaynaklardan öğrenmelerini sağlıyoruz. Mümkün olursa Türkiye’yi ziyaret etmelerini ve gerçekleri kendi gözleriyle görmelerini teşvik ediyoruz.
Okulların devralınması süreci nasıl ilerliyor, devirden sonra öncelikleriniz ne oluyor?
Okulların devir sürecini tek başımıza yürütmüyoruz. Devletimizin ilgili kurumları ile eşgüdümlü şekilde hareket ederek temaslarımızı yürütüyoruz. Türkiye Maarif Vakfı olarak siyasi karar verildikten sonra da devir teslime ilişkin süreçleri tamamen biz yürütüyoruz. Tabii bunlar çok ciddi diplomatik, bürokratik ve hukuki sorunlarla uğraşmamızı beraberinde getiriyor. Vakıf kadroları olarak tüm bu konularda gerçekten ciddi bir uluslararası tecrübe kazandığımızı ve dışişleri teşkilatının birikiminden de çok faydalandığımızı belirtmek isterim.
FETÖ iltisaklı bu okullar uzun yıllar süresince bahse konu terör örgütü tarafından “Türk Okulları” olarak adlandırıldı. Böylece hem o ülkedeki kamuoyunda hem de ilgili ülkelerdeki devlet erkanında bu okulların Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî okulları olduğu şeklinde yanlış bir imaj oluşturuldu. Bu kadar yaygınlık ve kabul görmeleri de zaten büyük ölçüde Türkiye’nin uluslararası politikada yükselen gücü ve haklı prestijinden faydalanmaları sayesinde oldu. “Türk Okulu” imajı sebebiyle de bu insanlar Türkiye’yi çoğu zaman bu okullar vasıtasıyla takip etti.
Bu sebeple okulların devri sürecinde öncelikle, vakfımız tarafından bu okulların devletimizi ve milletimizi temsil etmedikleri, dar bir gruba hizmet ettikleri anlatılmaktadır. FETÖ’nün halihazırda vakfımıza devredilmemiş okulları var. Vakfımızın da girişimleri ile bu okulların Türk Bayrağı kullanmaları engellenmiş oldu. İlgili ülkelerdeki kamuoyunun, bu okulların “Türk Okulu” olmadıklarını öğrenmeleri ile bu okullara destekleri de azaldı.
Okul açmaya karar verdiğimiz ülkenin ilgili makamlarına vakfımızı tanıttıktan sonra, hukuki statü ve eğitim lisansı alma süreci başlıyor, nihai olarak da Maarif Okulları açılıyor. Okulların devri veya yeni okul açma süreci sonrasında öncelikle okulların gerekli tamirat ve tadilatları gerçekleştiriliyor, eğitime hazır hale getiriliyorlar. Ardından öğrencilerimize kaliteli eğitim vermeye başlıyoruz.
FETÖ sizin çabalarınızı baltalamaya yönelik adımlar atıyor mu? Nasıl taktikler geliştiriyorlar?
Örgüt, milletimize ait olan okulların tekrar millete kazandırılması sürecinde ciddi bir karalama kampanyası yürütüyor. Bize ait olmayan bir okulda bile gerçekleşen en küçük bir olumsuzluk Maarif Vakfı ile ilişkilendirilmeye çalışılıyor. Yalan yanlış haberler yaptırılıyor. Fakat bizim okullarımız oldukça şeffaf bir şekilde yönetilmektedir ve ilgili devlet ile Türkiye’nin yurt dışı misyonlarının gözetim ve denetimi altında faaliyet yürütmekte. Zaten bizim eğitim strateji belgesindeki misyonumuz “şeffaf, güvenilir ve kaliteli eğitim” sunmak olarak belirlenmiştir ve bu konuya çok önem veriyoruz.
FETÖ’nün, okulların devir sürecinden önce bazı ülkelerde okulları üçüncü şahıslara veya yereldeki şirketlere devrederken bazı ülkelerde de okullarda isim değişikliği yaparak yabancı kuruluşlara devrettiklerini tespit ettik. Ayrıca, bu okulların vakfımıza devredilmesi veya vakfımız tarafından bu ülkelerde yeni okulların açılması ile örgütün Türkiye’ye karşı yürüttüğü kara propaganda da inandırıcılığını kaybediyor.
Vakfın yurt dışındaki eğitim kurumlarında görev alacak eğitimciler nasıl yetiştiriliyor, çalışma koşulları nasıl?
Maarif Okulları’ndaki eğiticiler ve idarecilerin bir kısmı Türkiye’den gidiyor, bir kısmı da o ülkenin yerel insan kaynaklarından oluşuyor. Dünyanın dört bir tarafına yayılmış olan Maarif Okullar ağı, bu uluslararası konumuna uygun olarak uluslararası insan kaynaklarına sahiptir. İnsan kaynaklarımızı geliştirmek için özel projeler geliştirdik. Aslında Türkiye’den gönderilen idarecin çoğu ve eğiticilerin önemli bir kısmı Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde görev yapan ve yurt dışında çalışmak isteyen öğretmenlerimizden seçilmektedir. Görevlendirme usulünce okullarımızda göreve başlayan öğretmenlerimiz çeşitli eğitim programlarına dahil edilmekte, vakfımızın misyon ve vizyonuna uygun bir şekilde görevlerini yapmak üzere ilgili okullarımıza gönderilmektedir. Ayrıca eğiticilerimizin görev yapacakları ülkelerin dil durumuna göre yabancı dil becerilerine de sahip olmasını istiyoruz. Okullarımız bulunduğu ülkelerdeki eğitici temini ise profesyonel koşullara uygun olarak, ilan verme-sınav-mülakat sistemi ile gerçekleşiyor. Öğretmenlerimizin hizmet içi eğitimlerini yüz yüze ve uzaktan eğitim yoluyla web tabanlı olarak da yürütüyoruz.
Okullarınızda nasıl bir müfredat takip etmektesiniz?
Maarif okullarında uluslararası standartlara uygun kaliteli bir eğitim vermek modern temel bilimleri, sosyal bilimler, teknolojik beceriler, dil eğitimi, yerel kültür ve değerler eğitimini kapsayan geniş yelpazeli bir müfredat uygulanıyor. Bazı okullarımızda talep edilmesi halinde Uluslararası Bakelorya (IB), Cambridge ve Oxford sistemlerini de uygulamaktayız. Dil eğitiminde yerel dil, Türkçe ve bazı küresel diller öğretiliyor. Türkçe öğretimini, bütün okullarımızda okul öncesinden ortaöğretim son sınıfa kadar sistemli bir şekilde sürdürüyoruz. Türkçe öğretim süreçlerini sağlıklı biçimde yürütmek için “Türkçe Öğretimi Koordinatörlüğümüz” başkanlığında kademelere göre Türkçe Öğretimi Programları geliştirmekteyiz. Yaş gruplarına/kademelere göre seviyelendirilmiş ders kitap setleri ve teknoloji tabanlı dil öğretim setleri hazırlıyoruz. Türkçe derslerini, Türkiye’den gönderilen Türkçe öğretmenleri vermektedir.
Uyguladığımız müfredatın meyvelerini kısa zamanda almaya başladık. Sudan/Hartum’daki ve Cibuti’deki anaokullarımız ülkelerinin en iyi anaokulu seçildi; Çad’daki öğrencilerimiz Ortaokul Bitirme Sınavında (BEF) yüzde 100 başarı gösterdi; Kosova’da öğrencimiz kendi yaş grubunda Uluslararası Matematik Yarışmasında birinci oldu; Nijer’deki okulumuz ülkedeki en başarılı okul seçildi; 2016-17 eğitim-öğretim yılı mezunlarımızdan 105’i, 2017-18 mezunlarımızdan 142’si üniversite eğitimlerini Türkiye’de yapma hakkı kazandı. Bu rakamın 2018-19 mezunlarında bini bulmasını bekliyoruz. Bunlar Maarif Okullarımızın başarılarından sadece birkaçı.
Pakistan’daki okulların devri önemli gelişme. Pakistan örgütü resmen tanıyan ilk ülke aynı zamanda… Bunun bölge için önemi nedir?
Pakistan Vakfımızın ilk temas kurduğu ülkeler arasında yer almaktadır. Çünkü hem ülkemizle tarihî ve kültürel yakın bağlara sahip, hem de FETÖ’nün bu ülkede yaygın bir eğitim ağı vardı. Bu sebeple Pakistan’daki sürece önem veriyorduk. Süreç içerisinde bu okulların vakfımıza devri konusunda Pakistan ile her düzeyde iki yıldır temas kuruyorduk ancak Pakistan hükümetinin lehimize aldığı bazı kararlara karşı FETÖ iltisaklı kişilerce açılan davalar süreci tıkıyordu. Nihayet Pakistan Anayasa Mahkemesi’nin almış olduğu kararla FETÖ iltisaklı eğitim kurumlarını terör unsuru kabul ederek, bu okulların vakfımıza devri süreci çok kısa bir sürede tamamlanmış oldu. Bu karar çok önemliydi. Çünkü Türkiye’den sonra ilk defa Pakistan FETÖ’yü ve ona bağlı kuruluşları terör örgütü olarak resmen tanımış oldu. Bu karar ile bölgedeki faaliyetlerimiz daha da kolaylaştı.
Üç yıllık süreçte önünüze koyduğunuz hedefin neresindesiniz? Daha ne kadar gidecek yol var?
Biz iki yıl önce Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın çizdiği vizyon doğrultusunda BM’ye üye 193 ülkenin tamamında faaliyet göstermeyi hedefleyerek yola çıkmıştık. Geldiğimiz noktada, 100’e yakın ülke ile temas sağlayarak 2,5 yıl gibi kısa bir süre içerisinde belirlediğimiz hedeflere ulaşmada önemli yol katettik. 2017-2019 yıllarına ait Stratejik Planımızda belirlediğimiz hedeflerimizi büyük ölçüde başarmış olduğumuzu belirtmeliyim. Şimdi 2020-2023 Stratejik Planımızı hazırlıyoruz. İlk stratejik planımızda kurumsallaşma ve gelişme süreçlerine öncelik vermiştik. Yeni stratejik planımızda ise elde etmiş olduğumuz başarılarımızı pekiştirmek ve sürdürülebilir kılmak için eğitimde ve yönetimde “kaliteye” odaklanıyoruz.