Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kırgızistan temasları kapsamından Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi'ni ziyaret etti.Burada konuşan Erdoğan, ata yurdu Kırgız Cumhuriyeti'nde olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.Türkiye-Kırgızistan işbirliğinin sürekliliğinin en önemli güvencesinin, eğitim öğretim alanındaki projeler olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:"Türkiye olarak Kırgız gençlerinin daha aydınlık bir gelecek kurmalarına destek olmak amacıyla eğitim öğretim sahasında çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu çerçevede Kırgızistan'ın bağımsızlığının hemen ardından 1992 yılında imzaladığımız Eğitim Anlaşması kapsamında ortak okulumuz Türk Kırgız Anadolu Lisesi ve Anadolu Kız Meslek Lisesini eğitime açtık. 1995 yılında ise Manas Üniversitemizin temellerini attık. 2022 yılında Türkiye Maarif Vakfı okulumuzun açılması ile Kırgızistan'da eğitime verdiğimiz desteği bir kez daha teyit ettik. Gelinen aşamada ortak liselerimizde 400, Bişkek Türk okulumuzda 1200, TÖMER Türkçe kurslarımızda 3 bin 100 öğrencimiz var. Kısa süre önce açılmasına rağmen Türkiye Maarif okulumuzda 1500 öğrenciye ulaştık. Manas Üniversitesinde ise yaklaşık 7 bin genç kardeşimiz yükseköğrenim görüyor. Yani farklı seviyelerde toplamda 13 bini aşkın öğrenciye doğrudan destek sağlıyoruz."Erdoğan, bugüne kadar Türkiye bursları vasıtasıyla binlerce Kırgız öğrenciye Türkiye'de eğitim fırsatı sunduklarını vurgulayarak, "Tüm bu gayretlerimizle Kırgız kardeşlerimizin beşeri, akademik ve kültürel sermayesinin güçlenmesine ciddi katkıda bulunduk. İnsana yaptığımız yatırımların asla boşa gitmediğini ve gitmeyeceğini hepimiz çok iyi biliyoruz." değerlendirmesinde bulundu....
Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün, savaştan bir ay önce Ukrayna'nın başkenti Kiev'de Maarif Okulu açmak üzere bina satın almak konusunda gerekli ön görüşmeleri yaptıklarını ve yol haritası belirlediklerini söyleyerek, “Savaş çıktığı için şimdilik iptal ettik demiyorum askıya aldık. Umuyoruz, diliyoruz ve dua ediyoruz ki bir an önce savaş bitsin.” dedi. Vakfın okulunun Kiev'de açılması için Ukrayna hükümetiyle mutabakat anlaşmasının 3 yıl önce imzalandığını bildiren Akgün, “Türkiye Maarif Vakfı olarak Ukrayna'da okul açmamızı mevcut yönetim de istiyordu. Bunun için altyapısını yapmak üzere heyetler gönderdik. Kiev'de iyi bir çevrede bina da bulduk. Okulumuzun 500 kişilik öğrenci kapasitesinin olmasını hedeflemiştik. Ama son gelişmeler, bizim bu planlarımızı erteleme ihtiyacı ortaya çıkardı. En kısa zamanda savaş bittikten sonra Ukrayna’nın eğitim yoluyla kalkınmasında, gelişmesinde aktif rol almak istiyoruz.” ifadelerini kullandı....
Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün, 6 yılda 6 kıta, 49 ülkedeki 428 eğitim kurumu, 44 yurt ve 50 bini aşkın öğrenciyle uluslararası alanda ilk 5 ülke arasında Türkiye'yi temsil ettiklerini söyledi. Türkiye Maarif Vakfının 17 Haziran 2016'da TBMM tarafından kabul edilen kanunla, yurt dışında anaokulundan üniversiteye kadar her düzeyde eğitim yapmak üzere kurulan bir kamu vakfı olduğunu dile getiren Akgün, vakfın 6 yıl içinde Türkiye Cumhuriyeti adına örgün ve yaygın eğitim hizmetleriyle ülkelerin güvenini kazandığını söyledi. “Kademeli olarak farklı ülkelere açılıyoruz.” Akgün, Türkiye Maarif Vakfının eğitim hizmetlerinde kaliteli ve hesap verebilir yaklaşımıyla etkin bir kamu diplomasisi aktörü olduğunu, Birleşmiş Milletler üyesi 193 ülkede aynı yaklaşımla eğitim hizmeti vermeyi hedeflediklerini belirterek şöyle devam etti: “Kademeli olarak farklı ülkelere açılıyoruz ve eğitim standartlarımızı uygulayabileceğimiz yeni ülkelerle ilişkilerimizi geliştiriyoruz. Vakfımız, halihazırda 67 ülkede eğitim faaliyetinde bulunuyor. Stratejik planımız doğrultusunda yeni açtığımız ve ülkelerin bize devrettiği FETÖ iltisaklı okullarla birlikte 6'ncı yılımızda eğitim kurumu sayımız 428'e ulaşmıştır. Diğer ülkelerin 1800'lerden beri oluşturdukları dünya eğitim liginde Maarif, 6 yılda, 6 kıta, 49 ülkedeki 428 eğitim kurumu, 44 yurt ve 50 bini aşkın öğrencisiyle uluslararası alanda ilk 5 ülke arasında ülkemizi temsil ediyor.” “Vakfımız, küresel eğitim sektöründe dünyaya güven veren bir marka haline gelmiştir.” Yurt dışındaki Türklerin çocuklarının ana dil Türkçeyi öğrenmesi ve kültürel aidiyetleri için 12 ülkede 21 eğitim merkezi açtıklarını dile getiren Akgün, şunları ifade etti: "Vakfımız, küresel eğitim sektöründe dünyaya güven veren bir marka haline gelmiştir. Amacımız, Türkiye Maarif Vakfının bu başarısını uzun soluklu sürdürmesini sağlamak, dünya ülkelerinin bize duyduğu güvenle eğitimde mükemmeliyete ulaşmaktır. Eğitimde mükemmeliyet için sadece yatay bir büyüme değil, özgün eğitim içerikleri ve materyalleri ile eğitim sektöründe derinleşmek temel stratejimizdir. Küresel eğitim alanında özgün içerik geliştirmeden var olunamayacağının farkındayız ve bu konuda yoğun bir Ar-Ge çalışması içindeyiz."” “Maarif mezunu başarılı gençler üniversite eğitimi için Türkiye'yi seçiyor.” Akgün, Maarif Okullarında okuyan bir öğrencinin liseyi bitirdiği zaman B2 düzeyinde Türkçe bilgisine sahip olduğunu belirterek, “Okullarımızdan mezun olan öğrencilerimiz B2 düzeyine çıktıktan sonra üniversiteye kolayca Türkiye'de başlama imkanına sahip oluyor. Yılda 3 bine yakın öğrenciyi liseden mezun ediyoruz. Yıllık 1000'e yakın öğrencimiz Türkiye'deki üniversitelere geliyor. Yani Maarif Okullarından mezun olan üç öğrenciden birinin üniversite tercihi Türkiye oluyor. Türkiye üniversitelerinde eğitim gören 3 binin üzerinde Maarif öğrencisi var.” dedi. Türkiye'nin yurt dışında en kapsamlı çalışmaları yürüten eğitim kurumu olarak eğitim ekonomisine de katkılar sunulduğunu vurgulayan Akgün, "Dünyada eğitim için yurt dışına giden her 100 öğrenciden 24'ünün tercihi olan ABD'ye yabancı öğrencilerin ekonomik katkısı 36 milyar dolar, İngiltere ekonomisine yıllık 22,6 milyar pound, yani yaklaşık 115 milyar liradır. Türkiye'nin uluslararası eğitim stratejisi bu bakımdan da çok önemlidir." diye konuştu. Yükseköğretimde uluslararasılaşmayı güçlendirmek için de Maarif Ajansını kurduklarını söyleyen Akgün, Maarif Ajansının dünyanın dört bir yanında Türk üniversiteleri ile dünyanın gençlerini buluşturan eğitim fuarı etkinlikleri düzenlediğini ve Türkiye'ye nitelikli öğrenci getirilmesi için çalıştığını, sonuncusu Kenya'da yapılan etkinliğe ise çok ciddi katılım olduğunu anlattı. Akgün, Maarif Ajansı aracılığıyla Türkiye üniversitelerinin uluslararası markalaşması sürecine de katkı sağladıklarını belirtti. Türkiye'nin özgün uluslararası müfredatı: “Uluslararası Maarif Programı” Prof. Dr. Akgün, Uluslararası Maarif müfredatında da önemli mesafeler kat ettiklerine dikkati çekerek şu bilgileri verdi: “Türkiye'nin uluslararası eğitim kurumu olarak uluslararası eğitim sistemlerini olduğu gibi alıp uygulamayı ilkesel olarak doğru bulmuyoruz. Bu nedenle Uluslararası Maarif Programı dediğimiz programımızı geliştiriyoruz. Şu ana kadar hazırlık aşamasında olan çalışmalarımız tamamlandı ve seçilen pilot okullarda uygulanmaya başlandı. Türkçe kitaplarımız basıldı ve okullarımızda kullanılıyor. Okul Öncesi Akreditasyon Sistemi Programımız da başta Balkanlar ve Afrika olmak üzere birçok ülkede uygulanmaya başlandı. Bu, ülkemiz adına büyük bir iddia ve başarıdır. Salgın döneminde bizden eğitim materyal ve içerikleri noktasında katkı isteyen ülkeleri de hesaba katarsak Türkiye'nin dünyada eğitimde söz sahibi bir ülke haline geldiğini söyleyebiliriz. Bunun Türkiye'ye çok yönlü katkısının olacağı tartışmasızdır.” “Türkçe öğretimi, Türkiye'mizin geleceği için büyük bir yatırım.” Yabancılara Türkçe eğitimi konusunda Türkiye'de Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulundan da onaylı müfredatı olan ve K12 düzeyinde farklı kademe ve seviyeye göre öğrenciler için Türkçe çalışma kitabı, öğretmenler için kılavuz kitaplar ile 50'den fazla eğitim materyali oluşturduklarını belirten Akgün, çok yönlü öğrenmeyi sağlamak için bu ders materyallerini dijital ortama da aktardıklarını söyledi. Akgün, “Dünyada anaokulundan üniversiteye kadar bilimsel düzeyde Türkçe öğretimini, Türkiye'mizin dünyadaki ticari, siyasi, insani ve kültürel geleceği için büyük bir yatırım olarak görüyoruz.” diye konuştu. Türkiye Maarif Vakfında okuyan öğrencilerin tamamında Türkçe derslerinin zorunlu olarak öğretildiğine işaret eden Akgün, şunları söyledi: “Fransa'nın uluslararası eğitim faaliyeti yürüten resmi kurumu AEFE'nin yıllık bütçesi 1,2 milyar avro. Bunun yaklaşık yarısı doğrudan devlet tarafından sübvanse ediliyor. Bu kurum, 100'ün üzerindeki ülkede Fransız okullarını yönetiyor ki bizim ülkemizde de vardır. Almanya'nın yurt dışındaki okullarını yöneten kurumu ise ZFA'dır. İngiltere COBİS-Cambridge, Amerika CIS-COIS (Council of International Schools) okulları ağıyla dünyanın pek çok ülkesinde uluslararası eğitim yapar. Bu ülkeler 1800'lerden beri başka ülkelerde kendi dil, kültür ve idealleri doğrultusunda okullar açmışlardır. Şimdi Türkiye'nin biraz gecikmeli de olsa dünyada uluslararası okullar açması, dost ülkelerin çocuklarına kaliteli eğitim vermesi, Türkçe dilini öğretmesi hem o ülkelerin hem de Türkiye'nin geleceğine yönelik stratejik bir yatırımdır.” “KKTC, Bosna ve Sırbistan'da yeni okullar açtık.” Vakfın eğitim kurumlarının bulunduğu 49 ülkenin 26'sının Afrika'da olduğunu dile getiren Akgün, "Balkanlar'da 43 okulumuz, iki eğitim merkezimiz ve bir üniversitemiz var. Bu yıl Sırbistan'da okullarımızı açarak faaliyete başladık. Bosna Hersek'te ise okullarımızı genişlettik. İnşallah yeni eğitim yılında KKTC'de okullarımız eğitime başlamış olacak. Ayrıca Avrupa'da özellikle Türkiye kökenli çocuklarımızın ana dilleri olan Türkçeyi, bulunduğu ülkenin dilini ve akademik becerilerini geliştirmeye yönelik çalışmalar yürüten 6 eğitim merkezimiz var. Bu yıl içinde Almanya'nın Duisburg şehrinde yeni bir eğitim merkezi açtık. Önümüzdeki dönemlerde Almanya'nın farklı şehirlerinde, Fransa Lyon'da ve Hollanda'da eğitim merkezleri açmayı planlıyoruz. Bu yıl Azerbaycan'da okul açmak için gayret gösteriyoruz. Ayrıca önümüzdeki yıllarda Orta Asya'da, Kazakistan ve Özbekistan'da ve Balkanlar'da ise Bulgaristan ve Karadağ gibi ülkeleri önceleyeceğiz." dedi. Akgün, Maarif eğitim kurumlarının bulunduğu ülkeleri şöyle sıraladı: “ABD, Afganistan, Almanya, Arnavutluk, Avusturya, Avustralya, Belarus, Belçika, Bosna Hersek, Burundi, Cibuti, Çad, Ekvator Ginesi, Etiyopya, Fildişi Sahili, Fransa, Gabon, Gambiya, Gana, Gine, Güney Afrika, Gürcistan, Irak, Kanada, Kamerun, Kırgızistan, Kolombiya, Kongo, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Kosova, Kuzey Makedonya, Macaristan, Madagaskar, Mali, Moritanya, Nijer, Pakistan, Romanya, Senegal, Sırbistan, Sierra Leone, Somali, Sudan, Suriye, Tanzanya, Togo Cumhuriyeti, Tunus, Ürdün ve Venezuela.” “Türk markası olmanın çok büyük getirileri söz konusu.” Birol Akgün, okulların finansal yönetimi ve personel ücret politikalarına yönelik olarak şu ifadeleri kullandı: “Vakfımız, henüz 6'ncı yılını idrak eden bir kurum olarak bu genişleme sürecinde çok ciddi yatırım ihtiyaçları bulunan bir kurumdur. Uzun dönemli stratejik plandaki temel hedeflerimizden birisi, açtığımız her bir okulun 3-5 yıl içinde cari giderlerini kendisinin karşılayabileceği finansal sürdürülebilirlik seviyesine ulaşmasıdır. Türkiye Maarif Vakfı olarak çok sıkı bir çalışma içindeyiz ve bütün okullarımızı gelir-gider dengesi bakımından yakından takip ediyoruz ve finansal hesap verebilirlik ile şeffaflığı çok önemsiyoruz. Verilen bir kuruşun hakkıyla harcanması konusunda büyük bir özen gösteriyoruz.” Uluslararası alanda faaliyet gösteren çok eski kurumlar olduğuna işaret eden Akgün, şöyle konuştu: “Ancak uluslararası alanda Türk markası olmanın çok büyük getirileri söz konusu. Çünkü diğer rakiplerimiz olan özellikle Batılı ülkelerin açmış olduğu okulların başka bagajları da var. Onların çoğu eski sömürgeci ülkeler. Türkiye tertemiz geçmişiyle sahaya giriyor. Türk pasaportu taşımak, Türk bayrağını taşımak, Türk eğitiminin yurt dışındaki temsilcisi olmak bizim açımızdan onur ve şereftir. İlgili ülkeler tarafından çok ciddi şekilde ilgi çekiyoruz. Sadece Türk olmak bile vakfımızı pek çok aile açısından güvenilir bir kurum haline getiriyor. Biz bu güvene layık olmaya çalışıyoruz.” “49 ülkede 7 bin civarında çalışanımız var.” Türkiye'den yurt dışına giden öğretmenlerin ücretlerinin de Bakanlıklararası Ortak Kültür Komisyonunca belirlenen ücretlere paralel bir şekilde belirlendiğini söyleyen Akgün, "49 ülkede 7 bin civarında çalışanımız var. Bunun 450'si Türkiye'den gidenlerdir. Geri kalanının çoğunluğu yerel personeldir. Okul ücretlerimiz, ülkelerin satın alma paritelerine göre doğal farklılıklar gösterebilmektedir. Aynı zamanda ülkenin yaşam koşullarının risk barındırması da personelimizin özlük haklarını düzenlerken dikkate aldığımız ve bölgesel olarak farklılık arz edebilen bir diğer husustur.” dedi. “Vakfımıza genel bütçeden pay ayrılmaktadır.” Türkiye Maarif Vakfının bütçesinin Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığınca tahsis edilen ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla bağımsız olarak Resmi Gazete'de yayımlanan bir kararnameyle belirlendiğini dile getiren Akgün, şu bilgileri verdi: “Çoğu zaman Vakfımızla ilgili, 'Milli Eğitim Bakanlığının bütçesinden pay kullanıyor' şeklinde yanlış bir algı var. Bu hususta kamuoyunu aydınlatmak isteriz; Teknik olarak Türkiye Maarif Vakfının bütçe tahsisi Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı vasıtasıyla Maliye Bakanlığı üzerinden bize gönderiliyor ama bu bütçe, bizim Milli Eğitim Bakanlığının faaliyetleri için ayrılan yıllık bütçeden bağımsız olarak belirleniyor. Yani biz, Milli Eğitim Bakanlığının bütçesine ortak olmuyoruz. Oradan bir tenkisat olmuyor. Bize ayrılan pay, Maliye Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Strateji Başkanlığınca ayrılan bir paydır. Her ay düzenli olarak yapılan harcamalar konusunda rapor veriyoruz. Bize tahsis edilen bütçeden, kılı kırk yararcasına her bir kuruşun hesabını halkımıza verme sorumluluğunu taşıyarak harcama yapıyoruz.” “COVID-19 krizini fırsata dönüştürdük.” Birol Akgün, COVID-19 salgını sürecinde, özel okulların bazı ülkelerde yüzde 50'ye yakın oranlarda öğrenci kaybettiğini, bu nedenle ya kapandığını ya da satışa çıkarıldığını belirterek, “Vakıf olarak bu süreçte öğrenci kaybetmedik ve tam tersine o dönemde, yani kritik ülkelerde önemli ölçüde öğrenci de kazandık. Çünkü Pakistan gibi ülkelerde, eğitimi hiç aksatmadan çevrim içi ortamda bütün müfredatı baştan sona uygulayan belki de tek eğitim kurumu bizdik. Salgın süreci bir krizdi, sınamaydı ama biz oradan başarıyla çıktık ve krizi fırsata dönüştürdük. Önümüzdeki dönemde eğitimin hibrit hüviyete bürüneceğini öngörüyoruz ve buna yönelik de farklı senaryolara göre hazırlık yapıyoruz. Bu amaçla eğitim alanındaki küresel trendleri de yakından izliyoruz.” dedi. “Afganistan'da eğitimlerimiz kesintisiz devam ediyor.” Afganistan'daki okullara ilişkin Akgün, şunları söyledi: “2018'de imzalamış olduğumuz bir anlaşmayla bu ülkedeki okulları devraldık. Okulların teknolojik altyapısını yeniledik, tadilatlar yaptık ve yeni okullar açtık. Tabii son bir yıldır özellikle Afganistan iç siyasetinde çok ciddi radikal değişiklikler de oldu. Afganistan'da yeni bir hükümet var. Geçen sene temmuz ayından itibaren ülkedeki iç siyasi değişimlerden etkilenmeden eğitim faaliyetlerimizi sürdürebiliyoruz. Bu konuda gerçekten Afganistan halkının hangi ideolojik, siyasi geçmişi olursa olsun Türkiye'ye, Türklere ve bu çerçevede Türkiye Maarif Vakfına duyduğu güvene minnettarız. Bu nedenle geçiş sürecinde hiçbir okulumuz kapatılmadı. Afganistan'da 6 bin dolayında öğrencimiz var. Sadece Kabil ve Kandahar dışında kız okullarımız örgün eğitime devam edemiyor, diğer kız okullarımız açık. Bu iki şehirde ise mesleki eğitimler yoluyla kızlarımıza eğitim veriliyor.” “FETÖ'nün dünyadaki eğitim istismarının önüne geçtik.” Prof. Dr. Akgün, “Özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) iltisaklı okulların 4'te 3'ü örgütün kontrolünden çıktı.” dedi. FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminden bir ay önce kurulduklarını ve bu süreçte faaliyetlerinde daha çok FETÖ iltisaklı yurt dışındaki okulların Türkiye'ye yeniden kazandırılması konularına odaklandıklarını ifade eden Akgün, bu kapsamda ilgili kurumlarla yakın temas kurarak FETÖ okullarının bulunduğu ülkelerin tamamında devlet adına resmi görüşmeler yapıldığını anlattı. FETÖ'nün yurt dışındaki eğitim yapılanmasına ilişkin Türkiye Cumhuriyeti'nin diğer kurumlarıyla birlikte büyük bir mücadele yürüttüğünü vurgulayan Akgün, bu okulların önemli bir kısmının zaman içinde ülke adına Türkiye Maarif Vakfına devredildiğini, bazı ülkelerin bu okulları kapattığını, bazı ülkelerin ise bu okulları güvenlik ve terör nedeniyle devletleştirdiğini, bir kısmının da yerel vakıf, dernek veya güvenilir firmalara devrettiğini ancak hala bazı Batı ülkelerinde FETÖ'nün özellikle faaliyetlerini, ilgili ülkelerin himayesinde devam ettirdiğini bildirdi. Akgün, şunları kaydetti: “Bu çerçevede Vakfımız, kurulduğu günden bugüne kadar 104 ülkeyle resmi temas gerçekleştirdi. Özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki FETÖ iltisaklı okulların 4'te 3'ü aslında ya etkisiz hale getirildi ya da tamamen devredildi, yani FETÖ'nün kontrolünden çıktı. FETÖ'nün dünyadaki eğitim istismarının önüne geçtik. Şu anda 20 bine yakın öğrencimizin bulunduğu bu okulları büyük ölçüde dönüştürdük, teknolojik olarak ciddi bir altyapı yatırımı yaptık. Türkiye Maarif Vakfı olarak 20 ülkedeki 234 FETÖ iltisaklı okulu devraldık ve işletiyoruz, 29 ülkede 172 yeni okul açtık.”...
Gambiya’nın başkenti Banjul’daki Uluslararası Maarif Okullarında mezuniyet töreni gerçekleştirildi. Törene Türkiye’nin Banjul Büyükelçisi Tolga Bermek ve Gambiya Dışişleri Bakanı Dr. Mamadou Tangara’nın yanı sıra öğretmenler, öğrenciler ve veliler katıldı. Türkiye ve Gambiya milli marşlarının okunmasıyla başlayan törende, okul idaresi tarafından öğrencilere başarı sertifikaları ve dönem birincilerine hediyeler verildi. Büyükelçi Bermek, törende yaptığı konuşmada, Gambiya Dışişleri Bakanı Tangara'ya ve Gambiya hükümetine, Maarif Okullarına sağladıkları destek için teşekkür etti. Vakfın Gambiya Ülke Temsilcisi İbrahim Sert de konuşmasında eğitimin önemini ve Uluslararası Maarif Okullarının ülke çapında yakaladığı üstün başarıları anlattı. Tören, öğrencilerin müzik dinletisi, dans ve halay gösterisinin ardından, farklı kategorilerden mezun olan 60 öğrencinin diplomasını almasıyla son buldu. ...
Türkiye Maarif Vakfının geleneksel hale gelen Maarif Söyleşileri’nin konuğu tarihçi akademisyen Prof. Dr. İlber Ortaylı oldu. Programın açılış konuşmasını yapan Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün, Ortaylı’ya teşekkür etti ve eski bir öğrencisi olarak kendisinden çok şey öğrendiğini söyledi. Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın derinlemesine düşünme ve analiz etme konusunda iyi bir yol gösterici olduğunun altını çizen Prof. Dr. Akgün “Hocamız, yalnızca bizim için değil tüm kamuoyunun bilgilenmesi adına hayli önemli çalışmalar yapıyor. Konuşmaya, yazmaya ve anlatmaya devem etmesini diliyorum.” ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Ortaylı, Türkiye Maarif Vakfının devraldığı okullarda eğitim öğretim faaliyetlerini çok daha iyi şekilde sürdüreceğine inandığını vurguladı. “Türk milletinin ve Türk kavminin bir şekilde bir araya gelmesine, Türk dili ve medeniyetinin coğrafyada hak ettiği yeri almasına ihtiyaç var. Çünkü dünya Türkleri bekliyor. Bu bir övünme değil, misyon. Anlasak altında ezilmemiz lazım.” diyen Ortaylı, Türk milletinin İslam medeniyetine mazide sunduğu katkılarla bugün yapılanları kıyaslandığında arada çok büyük farklar olduğunu vurgulayarak; bugünkü alimler beklenen ölçüde olmadığını, yeniden dünyaya söz söyleyecek alimleri yetiştirmemiz gerektiğini, bunun için de yurt içinde ve yurt dışında verdiğimiz eğitimin çok önemli olduğunu aktardı. Prof. Dr. Ortaylı, “Türki Cumhuriyetlerde bile insanlar hâlâ Rusça konuşuyorlar. Tüm bunlar bile siyasi gelişmeleri anlamsız kılıyor.” ifadeleriyle dünyada Türkçe öğreniminin yaygınlaştırılmasının önemine değindi. “Her duyduğumuza inanmamalıyız” Türkiye’ye öğrenci merkezli yani hümaniter eğitimin Cumhuriyetle birlikte geldiğini savunan Ortaylı, Cumhuriyet dönemi eğitim sistemini “Hasan Ali Yücel’i sokaktaki filozoflar yanlış anlatmışlar. Milliyetperver, Türk, Müslümanlara karşı saygısı olan biri. Tasavvufa karşı saygısı var. O bakımdan her duyduğunuza inanmayın. Demokrasiye geçtiğimiz vakit sendelemelerimiz oldu. Fakat bu sendelemeler, Hasan Ali Yücel gibi kişileri değersiz kılmaz. Hümanist diyorlar. Adnan Adıvar mesela. Ünlü tarihçi Bernard Lewis ‘Goethe’yi o öğretti bize. Adnan Adıvar, iki dünyanın da üstadıdır.’ dedi.” sözleriyle değerlendirdi. “İki dünyaya da hakim olmak için iki dünyaya ait dilleri bilmek zorundayız” İnsanımızı yetiştirmek zorunda olduğumuza işaret eden Ortaylı, “Dini okul istemiyorlar. Bu olmaz. Bugün din adamı yetiştirmeyen bir cemiyet yok. Ama iyisini yapmak gerekir. İmam hatip öğrencileri oldukça zeki. Fakat bazı konularda eksik kalıyorlar. Bazı okullar iyi çıkıyor. İyi liseler kurmak zorundayız. Bizde sosyal bilimler liseleri var. Buralarda bir tane diri dil öğretilecek. İkinci bir dil de öğretilecek. Ölü dillerimiz de öğretilecek. Osmanlıca bir dil değil jargon. Onu öğrenmek için Arapça ve Farsça öğrenmek lazım en azından temel olarak. Batı dilleri için Latince öğrenmek gerekiyor. İki dünyaya da hakim olmak için her iki dünyaya ait dilleri öğrenmek zorundayız.” cümleleriyle liselerde öğrencilere dil öğretmenin önemine temas etti. Tek yönlü yetişen kişilerin münevver olamayacağını kaydeden Ortaylı, bu nedenle yabancı okullarından münevver çıkmayacağını söyledi. “Donanım bakımından 10 ve 12. yüzyıl Müslümanlarından gerideyiz” 21. yüzyılın Müslümanının sadece donanım bakımından değil anlayış bakımından da 10. 12. yüzyılın Müslümanlarından çok daha geri olduğuna atıfta bulunan Prof. Dr. İlber Ortaylı, Şehristani’nin dinler, mezhepler ve felsefe tarihin ilişkin eseri el-Milel ve’n-Nihal ve İmam-ı Buhari’nin Sahih-i Buhari eserlerinden örnekle, bugünün Müslüman ilim adamlarını kıyaslayarak gelinen noktanın pek de iç açıcı olmadığını ifade etti. “Çok yönlü liselerin niteliğini ve sayılarını artırmalıyız” Ülkemizde sosyal bilimler liselerinin niteliklerinin artırılması gerektiğinin altını çizen Prof. Ortaylı, “Dinler tarihi ve medeniyetler tarihi bunların içerisine entegre edilecek. Gezdiğim bütün sosyal bilimler liselerinde öğrencilerin iradesi isteği ve bilgi arayışı hocaların çok önünde. Milli Eğitim Bakanlığı teknik liselerin niteliğini artırmaya yönelik çalışmalar yapıyor. Bunlar elbette önemli. Fakat, çok yönlü liselerin sayısının artırılması gerekiyor. Sadece Türkiye’de de değil, Türklerin bulunduğu Avrupa ülkelerinde de kurmalıyız böyle liseleri.” cümleleriyle sözlerini tamamladı. ...
Türkiye Maarif Vakfı Okul Öncesi Koordinatörlüğü tarafından Türkçe bilen yabancılara yönelik olarak gerçekleştirilen 15 haftalık Maarif Okul Öncesi Öğretmen Eğitim Programı 22 ülkeden 90 adayla, 15 farklı ders başlığında gerçekleştirildi. Hibrit bir eğitim sisteminin uygulandığı 54 saatlik program süresince uzman eğitimciler tarafından online ders sunumları yapıldı. Katılımcıların ön okuma ve ders ödevlerini yaparak derslere katılımları sağlandı. Katılımcılardan haftalık olarak gözlem raporları, yansıtma yazıları, etkinlik planları ve uygulama raporları hazırlamaları istendi. Programın ilk 7 haftası anaokullarında gözlem uygulaması, 8 hafta süreyle hazırlanan etkinlik planlarını uygulaması gerçekleştirildi. Her hafta ders bitiminde ve program sonunda sınavlar yapıldı. Katılımcıların derse katılım, haftalık gözlem ve uygulama raporları, haftalık sınav ve genel sınav puanları değerlendirildi. Programa katılan 30 kişi sertifika, 40 kişi katılım belgesi kazanmaya hak kazandı. ...
Türkiye Maarif Vakfının Bosna Hersek'in başkenti Saraybosna'daki okulları ile ülkenin en köklü futbol kulüplerinden Saraybosna arasında iş birliği protokolüne imza atıldı. Başkentteki futbol kulübü tesislerinde düzenlenen imza törenine Vakfın Bosna Hersek Ülke Temsilcisi Yakup Gül ve Saraybosna Futbol Kulübü Müdürü Ajla Alimanovic katıldı. Gül, burada yaptığı açıklamada, Türkiye Maarif Vakfının faaliyet gösterdiği tüm ülkelerdeki önemli kurum ve kuruluşlarla iş birliği yaptığını anımsatarak, bugün imzalanan iş birliğiyle öğrencilerin spor faaliyetlerine daha çok katılmasının hedeflendiğini söyledi. Alimanovic de Türk Hava Yollarının kulübün yıllardır ana sponsoru olduğuna işaret ederek, "Maarif okullarında okuyan çocuklar her zaman maçlarımıza gelebilir. Gençlerin sporla ilgilenmesi çok önemli." diye konuştu. ...