Haber Sayfası Banner Görseli

Haberler

  • Kasım 05, 2025 Balkanlarda Türkçe ve Türkoloji Sempozyumu Konya’da Başladı

    Türkiye Maarif Vakfı öncülüğünde, çeşitli kurum ve üniversitelerin iş birliğiyle düzenlenen Uluslararası Balkanlarda Türkçe Öğretimi ve Türkoloji Sempozyumu’nun dördüncüsü bu yıl Konya’da başladı. Konya Büyükşehir Belediyesinin ev sahipliğinde gerçekleşen sempozyum, Balkanlar’da Türkçe öğretimi ve Türkoloji alanındaki akademik birikimi kamuoyuyla paylaşmayı hedefliyor. İlk kez 2022 yılında Arnavutluk’ta Tiran New York Üniversitesi’nde gerçekleştirilen sempozyum, daha sonra 2023’te İstanbul Üniversitesi’nde, 2024’te ise Bosna-Hersek’te Uluslararası Saraybosna Üniversitesi’nde düzenlenmişti. Her yıl düzenlenen bu uluslararası etkinlik, bölgedeki Türkçe ve Türkoloji çalışmalarına yeni bir ivme kazandırmayı amaçlıyor.Sempozyuma Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Mahmut M. Özdil, Konya Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mustafa Uzbaş, TMV Mütevelli Heyeti Üyeleri ve Yönetim Kurulu Üyeleri, Tiran New York Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Güneş, Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cem Zorlu’nun yanı sıra akademisyenler ve Türkçe gönüllüleri katıldı.  Sempozyumda bildiriler, paneller, atölyeler ve istişare toplantıları vesilesiyle alanında uzman akademisyenler, araştırmacılar ve eğitimciler bir araya geliyor. Sunulan bildiriler, sempozyum sonrasında kitaplaştırılarak ilgililerin erişimine sunulacak.“Türkçe, Göç Sayesinde Farklı Coğrafyalarda da Hayat Buluyor”Açılış oturumu, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un gönderdiği telgrafın okunmasıyla başladı. Ardından Tiran New York Üniversitesi Rektörü Ali Güneş, göç olgusu ve sempozyumun gelişim sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Güneş, sempozyumun Balkanlar ile Türkiye arasındaki ilişkilerin güçlenmesine katkı sağladığına ve bölgenin güncel sorunlarının ele alınmasına imkân tanıdığına vurgu yaptı. Ayrıca, göçün insanlık tarihi boyunca süregelen bir olgu olduğuna değindi. Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cem Zorlu ise dil, kültür ve medeniyet arasındaki ilişkiye dikkat çekerek, Türkçenin ortak bir kültür dili olarak taşıdığı öneme vurgu yaptı.Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Mahmut M. Özdil, Türkiye Maarif Vakfının faaliyetlerine değinerek Türkiye Maarif Vakfı için Balkanların kendine özgü ağırlığını her zaman koruduğunu ifade etti. Türkçenin tarih boyunca ve günümüzde çeşitli coğrafyalarda hayat bulduğunu ifade eden Özdil, göçmenlerin Türkçe’ye kattığı zenginliği vurguladı. Başkan Özdil: "Türklerin ve dolayısıyla Türkçenin Orta Asya’da başlayan ve Anadolu’da devam eden yolculuğu, farklı coğrafyalarda da hayat bulmakta. Göç ve dil ilişkisi konuşulurken genellikle göçmenin yaşadığı çeşitli zorluklar, ana dilini korumakta yaşadığı güçlükler, uyum sorunları gibi konular ele alınır. Ancak bizim Türkçede yaşadığımız tecrübe göç ve dil ilişkisinin olumsuzluklardan ibaret olmadığını gösteriyor. Göçmenlerin Türkçe’ye kattığı büyük bir zenginlik söz konusu. Farklı sesler, tınılar, ritimler dilimizi bozmak bir kenara zenginleştiren unsurlardır." dedi.Konya Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Mustafa Uzbaş da konuşmasında, Türkçe ve Türk kültürüne olan ilginin dünya genelinde giderek arttığını ifade etti. Uzbaş, Balkan coğrafyasındaki tarihî ve kültürel bağların bu ilgiyi daha da anlamlı kıldığını vurguladı....

  • Temmuz 08, 2022 Türkiye Maarif Vakfı 2021-2022 Mezuniyet Töreni Gerçekleştirildi

    Yurt dışında örgün ve yaygın eğitim hizmetleri vermek ve geliştirmek amacıyla kurulan Türkiye Maarif Vakfı, eğitim öğretim faaliyetlerinin yanında öğrencilerin, çalışanların ve mezunların bir araya geldiği sosyal etkinliklerle de ön plana çıkıyor. İlki 2021’de gerçekleştirilen mezuniyet töreninin ikincisi bu yıl 12. Ülke Temsilcileri İstişare Toplantısı içerisinde yapıldı. Türkiye Maarif Vakfı Genel Merkezinde düzenlenen programda 2021-2022 eğitim öğretim dönemi lisans ve yüksek lisans mezunu 21 öğrenci için tören düzenlendi. Programa; Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün, Mütevelli Heyeti, Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu üyeleriyle; daire başkanları, ülke temsilcileri, mezun öğrenciler ve davetliler katıldı. Prof. Dr. Birol Akgün’ün konuşmasıyla başlayan etkinlikte; mezun öğrenciler adına Sharafat Batur söz aldı. Akgün yaptığı konuşmada Maarif Okullarının başarısından ve katkılarından söz ederek yöneticileri, öğretmenleri ve öğrencileri tebrik etti. Akgün mezun öğrencilere de başarılar diledi. Batur da “Her zaman yanımızda olan, kamplarla, eğitim programları ile, farklı motivasyon etkinlikleri ile hayatımıza renk katan, bize bu mezuniyet programını düzenleyen Türkiye Maarif Vakfına şahsım ve arkadaşlarım adına canı gönülden teşekkür ediyorum.” ifadelerini kullandı. Müzik dinletisi, mezuniyet kütüğü merasimi, flama teslim töreni, plaket ve hediye takdimi ile devam eden tören, hatıra fotoğrafı çekimiyle sona erdi. ...

  • Temmuz 08, 2022 Büyükelçi Fatma Ceren Yazgan: “Maarif Türkiye’nin yurt dışındaki en önemli libero oyuncularından biri…”

    Türkiye Maarif Vakfının 12. Ülke Temsilcileri İstişare Toplantısı kapsamında Vakfın Genel Merkez binasında yapılan seminerin konuğu Büyükelçi Fatma Ceren Yazgan oldu. Diplomasinin tartışmada “ben haklıyım” demek değil, tartışma bittikten sonra istediklerini yaptırabilme sanatı olduğuna işaret eden Yazgan, “Diplomasi bazen takiyyedir, bazen dümdüz gücünüzü hissettirecek şekilde konuşmaktır, bazen tehdit etmek, bazen gerçeği olduğu gibi söylememektir. Diplomasi kendi çıkarlarımızı korumak ve uzun sürede yerleştirmek adına yapılan bir eylemdir. Sonu yoktur. Bütün uluslar bu oyunun içerisindedir. Merhum Dışişleri Bakanımız İhsan Sabri Çağlayangil’in söylediği gibi menüde olmak istemiyorsanız masanın etrafında oturacaksınız.” ifadelerini kullandı. Dışişleri Bakanlığının, bütün ülkelerde bir ihtiyaç nedeniyle kurulduğunu vurgulayan Yazgan, “Ülkenin içerisindeki işlerle uğraşanlar dışarıdaki gelişmeleri göremezler. Çünkü buna vakit bulamazlar. Dolayısıyla bazılarının dışarıya odaklanması ve orada olanlarla ilgili içeriyi bilgilendirmesi gerekiyor. Osmanlının devamı olduğumuz için Türkiye’de Dışişleri Bakanlığının çok eski bir mazisi var. Dışişleri Bakanlığı Avrupa’yla ilişkilerimizi geliştirdiğimiz zaman Dışişleri Bakanlığı oluyor. Çünkü devletler arası ilişkilerde diplomasinin en başarılı ve acımasız oynandığı yer Avrupa. Küçük devletler savaşla büyüyor. Diplomasi de savaşın bir parçası.” diyerek devletler arası ilişkilerde diplomasinin önemine değindi. Türkiye Maarif Vakfının Türkiye’nin yurt dışındaki libero oyuncularından biri olduğunun altını çizen Yazgan, “Kaptırdığımız gücü diğer yumuşak güç unsurları gibi Maarif’le de tekrar kazanmaya başlıyoruz. Çünkü gelecek nesillerle ilgili çalışıyorsunuz. Gelecekte Türkiye’nin tanıtımına hizmet edecek en önemli kurumsunuz. Aynı zamanda Türkiye’nin gücünün uzun dönemde konumlanması adına çalışıyorsunuz.” dedi. Türkiye’nin kendi önceliklerini belirleyip merkezden o önceliklere göre bir strateji geliştirmesi gerektiğine değinen Yazgan, ihtiyaçların sahadan merkeze doğru gelerek belirlenebileceğini, çünkü sahadaki gerçekleri görmenin ve onları aktarmanın önemli olduğunu aktardı. Fatma Ceren Yazgan sözlerini şöyle tamamladı: “Türkiye’nin imkânlarının hep birlikte güç birliği içerisinde kullanmak gerekiyor. Böyle yaptığımız takdirde Türkiye’nin gücünü ve etkisini gösterebiliriz. Türkiye’deki akademisyenler Maarif okullarında seminerlere gelmeli. Okullarda çocukların yetiştirilmesi şeklinde devam eden faaliyetler, Türkiye’den gelecek öğretim üyelerinin sürece dahil olmasıyla zenginleştirilmeli. Diplomasi kendi kaynaklarımızı verimli kullanıp başkalarının kaynaklarıyla stratejik olarak en katmanlı hedefe ulaşmak demektir aynı zamanda. Maarif öğrencilerinin başarılarının anlatılması Türkiye’nin yumuşak güç çalışmalarına verilecek en önemli katkılardan biridir.” ...

  • Temmuz 06, 2022 Türkiye Maarif Vakfı Hukuki ve Siyasi Boyutlarıyla 15 Temmuz Paneli Düzenledi

    15 Temmuz darbe girişiminin 6. yıl dönümünde Türkiye Maarif Vakfı Genel Merkezinde 15 Temmuz paneli düzenlendi. Moderatörlüğünü araştırmacı yazar İhsan Aktaş’ın üstlendiği panelin konukları Avukat Hüseyin Aydın ve gazeteci yazar Nedim Şener’di. Panelin açılış konuşmasını yapan Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün, Vakfın yurt dışındaki FETÖ okullarını devralmasının dışında kendi eğitim kurumlarını da açarak uluslararası eğitimin parçası haline geldiğini söyledi. Akgün; “15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra dünyada birçok ülke FETÖ okullarına yönelik farklı stratejiler geliştirdi. Bazı ülkeler FETÖ iltisaklı okulları devletleştirdi, bazıları kapattı, bazıları da 3. kişilere devretti, bazı ülkeler ise bu okulların Türkiye Maarif Vakfına devrini gerçekleştirdi. Batı dışında kalan ülkelerin yaklaşık olarak dörtte üçünde FETÖ iltisaklı okullara müdahalede bulunuldu.” ifadelerini kullandı. Türkiye Maarif Vakfının, 15 Temmuz’un hemen ardından yurt dışındaki FETÖ iltisaklı okulların devri ile ilgili birçok dosyayı önünde bulduğunu vurgulayan Prof. Dr. Akgün, 6 yıllık süreçte FETÖ iltisaklı okulları devralarak örgüte darbe vurmaya devam ettiklerinin altını çizdi. Prof. Dr. Birol Akgün, konuşmacılara katılımlarından dolayı teşekkür etti. Akgün’ün konuşmasının ardından paneli başlatan İhsan Aktaş, FETÖ’nün gerçek yüzünü Hrant Dink cinayetinde gösterdiğini, 15 Temmuz darbe girişimiyle de artık tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde terör örgütü olduklarını ispatladıklarını aktardı. Yargının 15 Temmuz’dan hemen sonra risk alarak mücadele ettiğini dile getiren Aktaş darbeye gösterilen refleksin yavaş yavaş azaldığını işaret etti. “FETÖ mensupları manipülasyon yapmada oldukça usta” Aktaş’ın söz verdiği gazeteci yazar Nedim Şener, Türkiye Maarif Vakfının FETÖ ile mücadelede etkin ve aktif rol oynayan bir kurum olduğunu, bu nedenle teşekkür ettiğini söyledi. FETÖ ile mücadele henüz bitmemiş olan, üstelik daha sıkı sürdürülmesi gereken bir husus olduğunun altını çizen Şener, “FETÖ, yalan ve iftira üzerine kurulu bir örgüt olması nedeniyle son derece tehlikeli bir yapıya sahip. Türkiye Maarif Vakfı olarak sahada sizler bu durumu daha iyi tecrübe ediyorsunuz. Bundan beş yıl önce söylenemeyecek, yapılamayacak olaylar artık gündeme geldi. FETÖ’cülere mağduriyet kılıfı uyduramayan siyasetçiler, Kanun Hükmünde Kararnameler ve terörle mücadele kanunu üzerinden dünyada PR çalışması yapıyorlar.” dedi. Mücadelenin iç cephesi olduğuna da değinen Şener, “İçeriden bazı isimler üzerinden yargıya mesaj vermeye çalışıyorlar. Demokrasi kılıfıyla terör örgütlerinin savunuculuğunu yapıyorlar. Askeri öğrenciler üzerinden kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar. FETÖ’nün yaptığı da budur. Mesela Stockholm’de önemsiz bir dernek kurarak küçük küçük damlalarla bir deniz oluşturacaklarını biliyorlar. Biz maalesef bunu yapamıyoruz.” cümleleriyle gelinen noktada örgütle mücadeledeki problemli alanları ortaya koydu. Örgüt mensuplarının manipülasyon yapmada usta olduklarını dile getiren Nedim Şener, “En az onlar kadar uyanık olmalıyız. Darbe girişiminden bugüne kendi kendime soruyorum, FETÖ ile ilgili bir şey yapmadıysam o günü boş geçirmiş sayıyorum. Üzerinde güneşin batmadığı bir terör örgütünden bahsediyoruz. Her gün özellikle Türkiye ile uğraşıyorlar. Aynı yalanı günlerce tekrarlıyorlar. Her kılığa giriyorlar ve algı çalışmaları yapıyorlar.” diyerek FETÖ’nün Türkiye ile mücadelesini manipülatif eylemler ve söylemler üzerinden sürdürdüğüne temas etti. FETÖ ile mücadelede en önemli vazifenin din adamlarına ve Diyanet İşleri Başkanlığına düştüğünün altını çizen Şener, sözlerini şöyle tamamladı: “FETÖ ile mücadele konusunda neler yapmalıyız, diye düşünmemiz lazım. FETÖ ve benzeri örgütler varlıklarını uluslararası destekle ve içeride bazı siyasi yapılanmaların omuz vermesiyle sürdürüyor. Dolayısıyla kendisini bu topraklara ait hisseden herkese FETÖ ile mücadelede önemli görevler düşüyor.” “FETÖ’yle mücadelenin uzun vadeli çözümü eğitim” Nedim Şener’in sonrasında konuşan Avukat Hüseyin Aydın da FETÖ meselesinin, uzun yıllar tıpkı devletin bir kısım kurumlarının olmadığı gibi yargının da kadrajında olmadığını vurguladı. Yargının bu yapıyı suç örgütü olarak görmesinin yakın zamana tekabül ettiğini anlatan Aydın, “Neden gerekli refleksi gösteremedi? Bunu anlamak için öncelikle örgütü ve hangi yıllarda devlet içerisinde örgütlendiğini anlamak lazım. 60 darbesinden sonra siyasetçilerin etkinliği sınırlandı. Yargı bürokrasisi devleti yöneten esas unsurlardı. Örgüt de bu strateji üzerinden kurguladı kendini. Bu stratejinin diğer önemli ayağı TSK’ydı. Orada da 1980’lerde örgütlenmeye başladılar. 1986’da askeri lisedeki yapılanmaları deşifre oldu.” diyerek, FETÖ’nün devlet içerisine sızmasının 50 yıllık hikayesinin olduğunu söyledi. 15 Temmuz’dan önce FETÖ ile mücadelenin Tayyip Erdoğan’la örgüt arasında olduğunun zannedildiğini vurgulayan Aydın, “FETÖ ile mücadelede yargıyla birlikte başka yöntemler bulmak zorundayız. Bu ülkenin gençleri bilerek devlete düşman haline getiriliyor. Bilerek ya da bilmeyerek başka devletin hizmetçisine dönüşüyorlar. Buna engel olmamız gerekiyor. İnsanlar nasıl mankurtlaştırılıyor, diye baktığımızda ‘yanılmaz’ bir liderlik konseptiyle karşı karşıya kalıyoruz. Bu konsepti yıkmadan örgütü bitirmek mümkün değil.” ifadeleriyle mücadelenin siyasi, hukuki ve sosyolojik sacayakları olduğuna atıfta bulundu. 15 Temmuz’dan geriye dönüşü, kanser hastalığına 6. evrede yakalanmış ve artık kurtulması mümkün görünmeyen birinin kurtulmasına benzeten Aydın, “Ama bu bünye benzer bir hastalığı artık kaldırmaz. 16 Temmuz’da millet devletini kurtardı. Millet devletten artık böyle bir olayla karşı karşıya kalmaması için adımlar atmasını bekler. 16 Temmuz sabahında bürokrasi ele geçirilse bile millet karşısında durulduğu takdirde başarılı olunamayacağı net şekilde görüldü. Eğer 15 Temmuz’da elde edemedikleri başarıyı siyasetle elde ederlerse bu mücadelenin bir anlamı kalmaz.” dedi. Örgütle mücadelenin uzun vadeli yolunun eğitim olduğuna dikkati çeken Aydın, FETÖ’nün fırsatı tekrar ele geçirmesinin ülkenin sonu olacağını, mücadele adına konsensüs oluştuğunu ve bu konuda daha hassas olunması gerektiğini söyleyerek sözlerini tamamladı. Soru cevap bölümünün ardından panel sona erdi.  ...

  • Temmuz 06, 2022 Kosova’da Yunus Emre Enstitüsü ve Türkiye Maarif Vakfı İş Birliği Anlaşması

    2017’den bu yana Kosova’nın Priştine ve Prizren şehirlerinde eğitim öğretim faaliyetlerini sürdüren Türkiye Maarif Vakfı ile YEE arasında iş birliği anlaşması imzalandı. Türkiye’nin kamu diplomasisi alanında çalışmalarını sürdüren kurumlarının birlikte hareket etmesiyle; insan kaynağının verimli kullanılması, sahadaki çalışmaların daha kaliteli hale gelmesini ve faaliyetlerden daha hızlı sonuç alınması hedefleniyor. Kosova’daki Yunus Emre Türk Kültür Merkezleri Koordinatörü Mehmet Ülker, konuyla ilgili değerlendirmesinde, bu iş birliği anlaşmasının her iki kurumun enerji ve imkanlarını daha sistematik biçimde birleştirme fırsatı sunduğunu söyledi. Türkiye Maarif Vakfı Kosova Temsilcisi Oğuz Hamza Yılmaz da anlaşmanın önemine işaret ederek şunları kaydetti: “2016’da evrensel bir eğitim markası olma iddiasıyla yola çıkan Türkiye Maarif Vakfı, bugün dünyanın birçok noktasında eğitim faaliyetlerini başarıyla sürdürüyor. Bu müstesna başarının Kosova ayağında bizlerle olan öğretmen ve öğrencilerimiz, imza altına alınan iş birliği anlaşmasıyla Yunus Emre Enstitüsünün sunduğu olanaklardan daha etkin bir şekilde faydalanma imkânı bulacak.” İmza töreni sonrasında Kosovalı Türk ses sanatçısı Ebru Jılta, Türkçe ve Arnavutça şarkılardan oluşan gitar eşliğinde solo performans sergiledi....

  • Temmuz 06, 2022 Sudan Maarif Okulları Hedeflerine Adım Adım Yaklaşıyor

    2017’den bu yana Sudan’da faaliyet gösteren Maarif Okulları, nitelikli insan kaynağı kapasitesinin geliştirilmesine katkı sunarken, başarısıyla da Türkiye'nin gurur kaynağı oluyor. Hartum'da yaklaşık 13 dönümlük arazide kurulu kampüste, 70 derslik, spor kompleksleri, bahçe, oyun parkı, kantin, mescit, kütüphane, konferans salonu gibi farklı sosyal aktivitelere yönelik alanlar bulunuyor. Nyala Erkek Lisesi ise yaklaşık 30 dönüm üzerine kurulmuş bir kampüse sahip. Nyala'da yurt binasının yanı sıra 2 katlı bir lojman binası yer alıyor. Fen laboratuvarı, bilgisayar ve dil laboratuvarları, görsel sanatlar ve akıl oyunları atölyesi bulunan okulda, teorik bilginin yanında pratik yapma imkânı sunuluyor. Eğitim müfredatının Arapça olduğu okulda haftada 2 saat Türkçe, 6 saat de İngilizce dersi veriliyor. Okulda 204 yerel 13 de Türk personel görev yapıyor. Başarılarıyla Öne Çıkıyor Anaokulundan yükseköğretime kadar eğitim verilen Vakfın Hartum'daki anaokulu, son 3 yıldır eğitim modeli, akademik çalışmaları ve fiziki imkanları bakımından bölgesinin en iyi okulu seçilerek takdir belgesi ile taltif edildi. Geçen sene liseye giriş sınavında ikincilik de dahil ilk 10'da çok sayıda derece elde eden okul, üniversiteye giriş sınavlarında yüzde 99 başarı ve yüksek puan ortalaması ile dikkatleri üzerine çekti. Türkiye Maarif Vakfının Sudan Ülke Temsilcisi Mehmet Nedim Aslan, Sudan'daki okulların 2017'de Sudan hükümeti ile imzalanan anlaşmayla bedelsiz devralındığını söyledi. Sudan makamlarının talep halinde yeni okul açmak için her türlü desteği ve kolaylığı sunduğunu dile getiren Aslan, “Tabii bu bizi gerçekten motive ediyor dolayısıyla biraz da sorumluluk yüklüyor. Çünkü burada insanların bize olan teveccühü ülkemize devletimize olan teveccühü, bizim de bu sorumlulukla birlikte kaliteli bir eğitim vermek hususunda daha çok çalışmamız gerektiğini gösteriyor.” diye konuştu. Aslan, Maarif Okullarının başarısına dair şunları söyledi: "Başkent Hartum ve Güney Darfur eyaletinin Nyala kentinde iki kampüste toplam 6 okulu devraldık. Okulları devraldıktan sonra devletimiz adına bu teveccühü hakikaten çok büyük bir şekilde gördük. Örneğin Hartum’daki okulumuz FETÖ döneminde 900 öğrenciyken Türkiye devraldıktan sonra bu iki katına çıkıyor. 1800’den fazla öğrenci var. Nyala’daki okulumuz da çok başarılı. Nyala’da Güney Darfur bölgesinde en iyi 3 okuldan birisi diyebileceğimiz Fen Lisesi statüsünde bir okulumuz. Her sene neredeyse Güney Darfur'da dereceye giren öğrencilerimiz oluyor." Okulun, farklı sosyal, kültürel ve sportif etkinliklerle Sudan’ın en iyi okullarından biri olduğunu dile getiren Aslan, talepleri karşılamakta zorlandıklarını vurguladı. Aslan, "Burada hem eğitim kalitemiz hem de fiziki şartların iyi olmasının yanı sıra asıl birinci neden bizim ülkemize duydukları teveccüh, bayrağımıza gösterdikleri saygı ve bizim ülkemize olan sevgilerinden devletimize olan sevgilerinden kaynaklanıyor. Biz burada bunu gördükçe bizim sorumluluğumuz da artıyor." ifadelerini kulandı. Hedef Sudan'ın En İyisi Olmak Türkiye'de yükseköğrenimin kalitesinin okullara ilginin bir diğer sebebi olduğunu ifade eden Aslan, "Eğitim kalitesinin geliştirilmesi, Sudan halkının, nitelikli insan kaynakları kapasitesinin geliştirilmesi açısından çok önemli işlere imza atıyoruz. Buradan mezun olan ve başka okullardan mezun olan çok sayıda Sudanlı ülkemizde kendi imkanları ile eğitim alıyor. Dolayısıyla bu da aslında ülkemizin bir anlamda bölgesel olarak da yüksek eğitimde bir üs haline geldiğini gösteriyor." şeklinde konuştu. Vakfın kısa sürede 50'den fazla ülkede 400'den fazla okulla dünyanın bu alanda eğitim faaliyeti yürüttüğü ilk 5 ülkesinden biri olmaya başladığı bilgisini paylaşan Aslan, amaçlarının çok hızlı bir şekilde büyümektense insan kaynağı kapasitesini geliştirmeye yönelik Sudan’da en iyi eğitim veren okul haline gelmek olduğunu söyledi. Aslan, hedeflerine adım adım yaklaştıklarını ifade ederek "İnşallah Türkiye Maarif Vakfı Sudan Okulları olarak en kısa zamanda Sudan’ın en iyisi olmaya çalışacağız." temennisinde bulundu....

  • Temmuz 05, 2022 Prof. Dr. Birol Akgün: “Türkiye’nin uluslararası eğitimdeki yüz akı olduk”

    Dünyanın dört bir yanında gerçekleştirdiği faaliyetlerle, eğitim alanında Türkiye’nin dünyaya açılan penceresi olan Türkiye Maarif Vakfının 12. Ülke Temsilcileri İstişare Toplantısı başladı. Genel Merkez binasında 3 gün boyunca devam edecek olan programın açılış konuşmasını, Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün yaptı. Sözlerine Türkiye Maarif Vakfının misyonuna vurgu yaparak başlayan Akgün, “Misyonumuzu her fırsatta dile getirmekteki maksadımız, yolumuzu, görevimizi, amacımızı, kimliğimizi tekrar ve tekrar hatırlamak ve hatırlatmaktır. Rehberlerimizin Anadolu irfan geleneğinin öncüleri olan Hoca Ahmet Yesevi, Mevlâna Celaleddin-i Rûmî, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, Sarı Saltuk ve Hacı Bayram-ı Veli gibi gönül dostları olduğunu unutmamalıyız.” ifadelerini kullandı.   Türkiye Maarif Vakfının kuruluşundaki en önemli saikleri 5 maddede sıralayan Prof. Dr. Akgün, Vakfın Türkiye’nin “yeniden büyük devlet olma” iddiasıyla, uluslararası sistemin yapısında meydana gelen değişim ve dönüşüme bağlı olarak geleneksel diplomasinin kamu diplomasisiyle desteklenme gereksiniminin bir sonucu olduğunun altını çizdi. Prof. Dr. Birol Akgün, Türkiye Maarif Vakfının Türkiye’nin geniş küresel vizyonunun önemli sac ayaklarından birisi olan “Türkiye’nin eğitimde uluslararasılaşma politikasına” katkı sunduğunu dile getirdi. Akgün ayrıca Vakfın; FETÖ, PKK, DEAŞ gibi Türkiye’nin ve insanlığın başına bela olan ve gelecek nesilleri zehirleyen terör örgütlerine ve küresel ölçekte ise ırkçılık, yabancı düşmanlığı, İslamofobi, Türkofobi, ayrımcılık, şiddet ve kültürel değerlerdeki yozlaşmalara karşı “eğitim yoluyla mücadele etmek” için kurulduğuna atıfta bulunarak Türkiye’nin dünya barışına katkı sunma girişimlerini desteklemek amacına hizmet ettiğini aktardı.   “Vakfın en önemli özelliği kendini sürekli yenileme, tazeleme ve geliştirme” Birol Akgün, Türkiye Maarif Vakfının en önemli özelliğinin kendini sürekli yenileme, tazeleme ve geliştirme kabiliyeti olduğuna işaret etti ve “Yeni bir ülkede faaliyetlere başlarken, yeni görevlendirmeler yaparken, yeni stratejik hedefler belirlerken hep bu kabiliyetimizden istifade ettik.” dedi. Vakfın 2020-2023 dönemini kapsayan İkinci Stratejik Planı’nın kalite odaklılık temelinde hazırlandığına değinen Prof. Dr. Akgün; kurum kültürü ve kalitenin geliştirilmesi stratejisiyle uluslararası standartlara sahip yetkin ve güvenilir bir kurum olmayı amaçladıklarını söyledi. Finansal yeterliliğin sağlanması stratejisine özellikle temas eden Akgün, finansal yeterliliğin önemine şu cümlelerle temas etti: “Okul gelir-gider dengesinin sağlanması, fayda-maliyet analizlerinin yapılması, norm kadro çalışmalarına riayet edilmesi, doğru fiyat politikası ile eğitim ücretlerinin gözden geçirilmesi konularında dikkatli olmanızı bekliyoruz. Yine finansal yeterlilik çalışmaları çerçevesinde, ülke temsilcilerimizin kendi gelirlerinin en az %5’ini kaynak geliştirerek sağlamalarını beklediğimizi de hatırlatmak istiyorum.”   “Temsilcilerin ve eğitimcilerin eğitim alanındaki gelişimleri büyük önem taşıyor” İnsan kaynağının güçlendirilmesi stratejisine de özellikle değinen Akgün, söz konusu stratejinin ulusal ve uluslararası standartlarda nitelikli istihdamı sağlamaya yönelik süreçleri içerdiğini vurgulayarak; Vakfın ana misyonunun eğitim faaliyeti olduğunu, temsilcilerin ve eğitimcilerin bu alanda kendilerini geliştirmeleri ve eğitimin ortak dilini kullanmalarının büyük önem taşıdığını vurguladı. Prof. Dr. Akgün, Türkiye Maarif Vakfının Anadolu, İstanbul, Atatürk ve Sakarya gibi açık öğretim ve uzaktan eğitim fakülteleri olan üniversitelerin rektörlükleriyle Vakıf personelinin ve hatta ülkelerdeki yerel personelin uzaktan eğitim yoluyla lisansüstü eğitim programlarından istifade edebilmesi için görüşmeler gerçekleştirdiğinin altını çizdi ve “Yurtdışında görev yaparken eşzamanlı olarak uzaktan eğitim imkanıyla lisansüstü eğitim de yapabileceksiniz. Ayrıca, yine bu üniversitelerimizle gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde, daha önce Marmara Üniversitesi’yle yapmış olduğumuz iş birliği sonucu açılmasında ciddi katkımız olan ‘Uluslararası ve karşılaştırmalı eğitim YL programı’ gibi, yine ihtiyaç gördüğümüz alanlarda online/uzaktan lisansüstü eğitim programları da açtırabileceğiz. Bu girişimlerimiz aynı zamanda Eğitimde uluslararası bir marka olunması stratejimizi de desteklemektedir. Şimdiden hayırlı olsun.” ifadeleriyle Türkiye Maarif Vakfının personelinin gelişimi için yaptığı çalışmaları dile getirdi.   “Dünyanın her yerinde işleyen dinamik bir kurum haline geldik”   Prof. Dr. Akgün, son olarak Türkiye Maarif Vakfının TBMM tarafından kabul edilen 6721 sayılı kanunla kendisine tevdi edilen yetki ve sorunlulukları kurulduğu ilk günden bugüne aksatmadan, sürekli artan bir ivmeyle yerine getirdiğine işaret etti ve Türkiye’yi uluslararası örgün ve yaygın eğitim alanında temsil etmenin bilinciyle ve gururuyla, dünyanın her yerinde işleyen dinamik bir kurum haline geldiklerini söyledi. Akgün, “Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere devletimizin her kademesinden destek gördük. Vakfımızın en üst karar alma, yürütme ve denetleme organlarından Genel Merkezdeki birimlerine, yurtdışındaki ülke temsilciliklerinden okullarımızdaki öğretmenlerimize kadar, Türk ve yerel 8 bini aşkın çalışanıyla Türkiye’nin uluslararası eğitimdeki yüz akı olduk. Bu başarı hepimizin başarısıdır. Hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.” diyerek konuşmasını tamamladı. Türkiye Maarif Vakfının 12. Ülke Temsilcileri Toplantısı; yapılacak sunumlar, değerlendirmeler ve yuvarlak masa toplantılarıyla 7 Temmuz Perşembe gününe kadar devam edecek....