Şubat 24, 2023
Türkiye Maarif Vakfı Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen Maarif Söyleşileri’nin bu ayki konuğu İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’ydu. Açılış konuşmasını Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün'ün yaptığı söyleşiye, Türkiye Maarif Vakfı Mütevelli Heyeti Üyeleri Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili, Tuğba Işık Ercan ve Mahmut Özdil de katıldı.
Prof. Dr. Birol Akgün yaptığı konuşmada; Kahramanmaraş merkezli depremin 11 ilde hissedildiğini, depremin gerçekleştiği ilk günden itibaren devletin ve milletin vatandaşlarımız için seferber olduğunu ve Vakıf personellerinden arama-kurtarma çalışmalarına katılanlara da özellikle teşekkür ettiğini belirtti. Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğunu aktaran Prof. Dr. Akgün, bu konuda yapılan bilimsel çalışmaların önemini vurguladı. Prof. Dr. Birol Akgün, Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu'na etkinliğe katıldığı için teşekkür etti.
"Her ailenin bir deprem afet planı olması gerekiyor"
Geçtiğimiz günlerde yaşadığımız Maraş depremi örneğinden hareketle Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kadıoğlu, depremde hayatta kalmanın ilk şartının binaların sağlam olması olduğunu söyledi. Eşyaları sabitlemenin de önemine değinen Kadıoğlu, her ailenin bir afet planı olması gerektiğinin de altını çizdi.
“Çök-kapan-tutun şart”
“Afetlerde insanlar ikiye ayrılır. Yarısı şuursuz kalır yarısı da kaçışmaya başlar. Afetlerde insanlara ne yapması gerektiği söylenir. Deprem bitince ilk 3 dakika kendimizi ve yanımızdakini kontrol etmek lazım. 30 dakika sonra konu komşu sokağa çıkıp birbirini kurtarmaya başlar. Basit usullerle kurtarılabilecek kişiler kurtarılır, sonra profesyonel kurtarma ekipleri gelir. Onların da gelmesi 72 saati bulur.” cümleleriyle depremin ilk anlarında neler yapılması gerektiğine değinen Mikdat Kadıoğlu ilk anda çök-kapan-tutun hareketinin şart olduğuna vurgu yaptı.
Kıtaların birbirini iterek hareket ettiğini aktaran Kadıoğlu; “Bu büyük bir enerji ortaya çıkarıyor. Türkiye’deki kayma da batıya doğru. Faylar, kıtaların kesiştiği yerdeki zonlar. Bunlar yüzlerce kilometrelik hatlardan oluşuyor. Düşey atılımlı ve yatay atılımlı hatlar var. Hareket bunun şekline göre devam ediyor. Depremin şiddeti ve büyüklüğü ise kırılmanın büyüklüğü ile doğru orantılı. Yüzeye yakın olursa sismik dalgalar o kadar şiddetli oluyor.” diyerek depremin oluşumu ile ilgili bilgi verdi.
“Deprem öldürmez bina öldürür”
Deprem öldürmez, bina öldürür iddiasının doğru olduğuna atıfta bulunan Kadıoğlu, “Milletimizin hassasiyeti çok düşük. Araba aldığımızda gösterdiğimiz hassasiyeti evalırken göstermiyoruz. Evalırken dekorasyonuna ve fiyatına bakıyoruz ama sağlamlığına bakmıyoruz. Türkiye’de araba kadar evin kıymeti yok. Bitişik nizam evlerde deprem olmaya başladığında, bu evlerin döşemeleri farklı seviyede olduğunda diğer evlerin kolonlarını kırıyor. Evlerin deprem anında hareketi için yanındaki bina ile arasında mesafe olması lazım. Evin içerisinde devrilecek eşyaların kesinlikle sabitlenmesi gerekiyor. Tablolar ve fayanslar frizbi gibi uçuyor.” ifadeleriyle evlerin sağlam olmasının deprem anındaki zararı asgari düzeye indireceğini söyledi.
Afet yönetiminde ilk aşamanın risk azaltma olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, afet yönetiminin aşamalarını şöyle açıkladı: “Risk azaltılmış olsa bile depreme hazırlık yapmalıyız. Türkiye’de en büyük problemlerden biri risk azaltmadan hazırlık yapmaya çalışmak. Şu anda teorik olarak İstanbul depremine hazırlanmak mümkün değil. İstanbul depremi tolere edilemez durumda. Deprem anında farklı birimleri bir arada çalıştırmak oldukça önemli. Tatbikat yapmak da önemli. Ama doğru tatbikatın yapılması lazım.”
Vatandaş Neden Afetlere Hazırlanmıyor?
Afetlere hazırlığı, yangın söndürmeyi, gazı kesmeyi afet tıbbını, hafif arama kurtarma, afet psikolojisi, terörle mücadele ve çevre gözetleme gibi konuları öğrenmek zorunda olduğumuzu dile getiren Kadıoğlu, afet eğitiminin sistematik ve planlı olması gerektiğinin altını çizdi. Hayat üçgeninin iddia edildiği gibi doğru bir yöntem olmadığını, bunun yerine çök-kapan-tutun taktiğinin uygulanması gerektiğini aktaran Prof. Dr. Kadıoğlu, binaların sağlamlığı konusunda Japonların örnek alınması gerektiğine işaret etti. Japonların okul binalarına çok güvendiklerini kaydeden Kadıoğlu, “Bizim okullarımız sağlam değil. Japonlarda bu iş çok gelişmiş durumda. Çünkü depremle yatıp depremle kalkıyorlar. Deprem olduktan sonra halkla ilişkiler ve bilgilendirme durumu da önemli.” dedi.
Deprem sırasında toplanma alanlarında ayakta kalan vatandaşların ihtiyaçlarını giderecek her şey düşünülmesi gerektiğine atıfta bulunan Kadıoğlu, Japonya’da banyodan tuvaletlere, yemek pişirme aparatlarından sun tanklarına kadar her şeyin düşünüldüğünü söyledi.
Soru-cevap bölümünün ardından hediye takdimi ile söyleşi sona erdi.