Mustafa Tatçı: “Yunus manayı gizleyenlerden değil, açanlardan oldu.”
Mustafa Tatçı: “Yunus manayı gizleyenlerden değil, açanlardan oldu.”

Mustafa Tatçı: “Yunus manayı gizleyenlerden değil, açanlardan oldu.”

Temmuz 06, 2023

Türkiye Maarif Vakfı tarafından düzenli olarak gerçekleştirilen Maarif Söyleşileri’nde medeniyetimizin en önemli köşe taşlarından Yunus Emre konuşuldu. Yunus Emre hakkında değerli çalışmalara imza atan Dr. Mustafa Tatcı’nın konuk olduğu söyleşiye Türkiye Maarif Vakfı Başkan Vekili ve Mütevelli Heyeti Üyesi Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili, Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Türkben, daire başkanları ve çalışanlar katıldı.


“Arifler aşk ve irfan kanatlarıyla uçarlar”


Türk tarihinde pek çok şahsiyetin kimliğimizi inşa etmede önemli etkileri olduğunun altını çizen Mustafa Tatcı, “Doğu Türklerinin sahasında en önemli şahsiyet Ahmet Yesevi hazretleridir. 1166’da, 125 yaşında vefat etmiş. Batı’da da Yunus Emre’dir. 1321’de vefat etmiş. Türkler, 10. asırda Karahanlılar döneminde İslam’ı kabul etti. Bugün Çin sınırlarında olan bölgelere İslam orduları gelip gitti. Tarihte o döneme kadar ufak tefek kavgalar da var. Türklerin İslam’ı kabulünde mutasavvıfların önemli katkısı bulunuyor. Bu insanlar Hz. Ahmet Yesevi’ye zemin hazırladılar. Peki Yesevi kimdir? Bu sorunun cevabını en net şekilde kitap yani Kur’an-ı Kerim ve sünnet yani Hz. Peygamber’in yaşadıklarıdır. Uzantıları ise aşk ve irfandır. Arifler iki kanatla uçarlar; aşk ve irfan.” ifadelerini kullandı.


“Bugün Kazan’da, Anadolu’da İslam yaşanıyorsa bunu Ahmet Yesevi’ye borçluyuz”


O dönemde Ahmet Yesevi hazretlerinin bulunduğu coğrafyanın sonsuz bir sahra olduğuna dikkat çeken Tatcı, “Gökle yer adeta birleşmiş gibi. İnsanların birbirleriyle irtibatlı olmadığı bir alan. Yüzlerce yıl öncesini düşünün, vasıta yok. Binek olarak at ve deve bulunuyor. Dolayısıyla insanların birbirleriyle irtibatı söz konusu değil. Böyle bir ortamda Yesevi hazretleri annesiz ve babasız büyümüş, ablası onu okusun diye Buhara’ya ve Semerkand’a göndermiş. Yusuf Hemedani hazretlerinin yanına gidiyor. Arapça ve Farsça ağırlıklı bir dilde eğitim alıyor. O bölgedeki insanların Arapça ve Farsça’yı anlamasının imkânı yok. Ahmet Yesevi hazretleri bu bölgede adeta devrim yaparak ilk defa Kur’an ve sünnet bilgisini Yesi’de Türkçe vazediyor. Buradan bakarsak, Hz. Yesevi’nin ilk özelliği doğru İslam’ı, ikinci özelliği ise Türkçe İslam’ı anlatması.” dedi. Ahmet Yesevi’nin aksiyoner İslam’ı da temsil ettiğini vurgulayan Dr. Tatcı, bu sayede bugün Kazan’da İslam’ın bayrağı dalgalanıyorsa, Anadolu’da İslam’ı yaşayabiliyorsak bunu Yesevi hazretlerine borçlu olduğumuza temas etti.


“Yunus Emre önceki gelenlerin sonuncusu sonraki gelenlerin ilkidir”


Batı’da ise İslam’ın yayılmasının en önemli aktörlerinden birinin Yunus Emre olduğunu dile getiren Mustafa Tatcı, Yunus Emre’yi “Bu bizden önde gelenler, manayı pinhan kılanlar, Ben anadan doğmuş gibi geldim ki uryan eyleyem.” dizesinden hareketle önceki gelenlerin sonuncusu, sonradan gelenlerin ilkincisi olarak tanımladı. Ahmet Yesevi, Maruf-u Kerhi, İbrahim Ethem, Rabia-i Adeviyye gibi isimlerin Yunus Emre’ye zemin hazırladıklarını aktaran Tatcı, Hz. Yunus’un da kendinden sonra gelenlere yol gösterici olduğuna dikkat çekti.


“Bugün Yunus bize açılmıyor”


Yunus Emre’nin manayı gizleyenlerden değil, açanlardan olduğuna söyleyen Dr. Tatcı; “Milli Kütüphaneye gittim Yunus’u araştırdım, 700 küsur yıllık dönemden 2000 Yunus yetişmiş. Ancak maalesef biz 2001. Yunus’u yetiştirememişiz. Yunus gözleriyle gören, kulağıyla duyan, ağzıyla konuşan insanlara ihtiyaç var. Dolayısıyla Yunus açılmıyor bize.” ifadelerini kullandı.


“Yunus, dilimizi Allah’ın, Kur’an’ın ve Rasulullah Efendimiz’in rengine boyayan kişidir”


İslam dünyasında herkesin Hz. Peygamber’in kılık kıyafetine odaklandığına değinen Tatcı, sözlerini şöyle tamamladı: “Ancak derununda ne vardı kimse ilgilenmiyor. Yunus Emre bizim şeriat, tarikat, hakikat ve marifet dilimizdir. ‘Suretten gel sıfata, onda mana bulasın…’ diyor Yunus Emre. Bu suret aleminde şahıslara, yüzlere takılırsak manadan mahrum kalacağımızı söylüyor. Hadis-i kutsi’de şöyle buyruluyor: ‘Ben bana nafile ile yaklaşan kişinin gören gözü, işiten kulağı yürüyen ayağı olurum.’ Yunus, dilimizi Allah’ın, Kur’an’ın ve Rasulullah Efendimiz’in rengine boyayan kişidir. Yunus’un kullandığı kelimeler artık sıradan değil. Çok basit gelen kavramların arkasında yedi mertebe geçmiş Yunus var.”


Soru cevap bölümüyle söyleşi sona erdi.